Anasayfa / Edebiyat / Barışın Öyküsü (2014 Öykü Yıllığı Üzerine)

Barışın Öyküsü (2014 Öykü Yıllığı Üzerine)

Bu yıl da korktuğum başıma gelmemiş ama gelecek yıl için Kemal Gündüzalp’in bana kötü bir haberi varmış.

Korktuğum bu kez başıma geliyor, “2014 Öykü Yıllığı - Öykü Yağmuru 3” (1) ile yıllık hazırlamayı bırakıyormuş. 2024 ve 2024 (2, 3, 4) yıllıklarından sonra yayımladığı bu yıllık sonuncusu olacakmış. Gerekçelerini sunu bölümünde anlatmış. Neyse ki bir de iyi haberi varmış. Yıllığın sürmesi için adayını açıklamış. Üç yıldır katkısını esirgemeyen ve konuyla yakından ilgilenen Kadir Yüksel’in bu işi yapmasını gönülden dilemiş. Ayrıca, yıllık çalışmaları sırasında derlediği ilk öykü kitapları zamandizinini bir değerlendirmeyle birlikte kitap olarak yayımlamak istediğini, öyküyle ilgili bir yayınevinin bu işi sahiplenmesinin anlamlı olacağını belirtmiş.

İlk ve ortaokulu Ceylanpınar’da okuyan Gündüzalp’in özgeçmişine bu yıl “Aşkın Üç Gecesi” adlı öykü kitabı eklenmiş. Kemal Gündüzalp, 10 Şubat 2024’te tamamladığı sunuş yazısının sonunda IŞİD Kobane’ye saldırdığı an yıllık çalışmasının onun için durduğunu, bir parçası Kobane’li olan bir kişi olarak 134 gün ve gece uykunun kendisine haram olduğunu, Kobane merkezi kurtulduğunda yıllığı bitirmenin daha kolay olduğunu yazmış.

Yaşadığımız toprakların acıları insan olan herkesi derinden yaralıyor. Ne yazık ki günler pek iyi haberlerle gelmiyor. Savaş nerede, kimi, ne zaman vuracağı belli olmayan bir canavar gibi bölgeyi kaplıyor. Barışı korumak zorlaşıyor. Zorlaştıkça önemi artıyor. Barışı savunmak, ölüme karşı yaşamın sesi oluyor. Barbarlığı insanlıkla, ölümü yaşamla yenmek, tüm saldırılara karşın hep barış diyebilmek, “Barış İçin” (5) bir araya gelmek dışında çare kalmıyor.

….

Yıllık, Kemal Gündüzalp’in 2024 Dünya Öykü Günü Bildirisi’ni yazan Necati Tosuner’e; soruşturmaya katılan yayınevi temsilcileri Aydın Şimşek (Kanguru Yayınları), Ceyda Pırıl Köstem (Bencekitap), Faruk Duman (Can Yayınları), Levent Cantek (İletişim Yayınları), Murat Yalçın (Yapı Kredi Yayınları) ve Sedat Demir’e (Dedalus Kitap); 2024’te Kürtçe öyküyü değerlendiren Yakob Tilermeni’ye; dergilerde öyküyü ve öykü üzerine kitapları değerlendiren Kadir Yüksel’e; 2024’te öyküyü değerlendiren Ayşegül Tözeren’e; 2024’te yayımlanan öykü kitaplarını değerlendiren Aslı Solakoğlu, Hülya Soyşekerci, Mehmet Öztunç, Melisa Sürücü, Mine Hoşcan Bilge, Nazlı Karabıyıkoğlu, Necip Tosun ve Zeynep Sönmez’e; öyküleri seçilen Bahri Vardarlılar, Berna Durmaz, B. Nihan Eren, Buse Korkut, Cemal Şakar, Emine Batar, Erkut Özal, Fadime Uslu, Hande Gündüz, Mahir Ünsal Eriş, M. Özgür Mutlu, Neslihan Önderoğlu, Onur Çalı, Sevin İşleğen, Şenay Eroğlu Aksoy ve Yayla Karsan Boztaş’a; seçme yazıları yıllığa alınan Aykut Ertuğrul, Aysu Erden, Oylum Yılmaz ve Semih Gümüş’e; yıllığın çıkmasını destekleyen ve seçme yazıları öneren Özcan Karabulut’la birlikte 14 Şubat Dünyanın Öyküsü Dergisi ve Uluslararası Ankara Öykü Günleri Derneği’ne teşekkürüyle başlıyor.

Kemal Gündüzalp’in sunuşu ve “Öykü Yağmuru Dinmmiyor!” başlıklı değerlendirmesinin ardından katkıda bulunanların 2024 değerlendirmeleri geliyor. Sonra Kemal Gündüzalp 2024’ü “Sayılarla Dergilerde Öykü ve Kürtçe Öykü” başlığıyla yansıtıyor.

Dergilerden seçilmiş öykülerde Bahri Vardarlılar’ın “Baba Faik’in Son Vukuatı”, Berna Durmaz’ın “Belli”, B. Nihan Eren’in “Sepet”, Buse Korkut’un “Bir Dilim Peynir”, Cemal Şakar’ın “Kül”, Emine Batar’ın “Yazgı”, Erkut Özal’ın “Rüyanın Getirdiği”, Fadime Uslu’nun “Kırlangıç Senfonisi”, Hande Gündüz’ün “Islık”, Mahir Ünsal Eriş’in “Çok Eski Bir Yonca”, M. Özgür Mutlu’nun “Daire Yoktur”, Neslihan Önderoğlu’nun “Suyun Altındaki Kız”, Onur Çalı’nın “Karanlık Mavi”, Sevin İşleğen’in “Lar”, Şenay Eroğlu Aksoy’un “Çukur” ve Yayla Karsan Boztaş’ın “Gölgeler” başlıklı öyküleri yer alıyor.

“Öykü ve Öykücüler Üzerine Bazı Yazılar” başlığıyla 2024 ve 2024’te yayımlanan kitaplar üzerine ve genel konularda çoğu gazetelerin kitap eklerinde yer almış yazılar listelenmiş.

“Yazılardan Seçmeler” bölümünde Aykut Ertuğrul’un “Hikâyeyi Görmek”, Aysu Erden’in “Güçlü ve Karşıt Kadın Kahramanların Yazarı Nedim Gürsel”, Ayşegül Tözeren’in “Kıyıya Vuran Dalgalar ya da F Tipi Öyküler”, Oylum Yılmaz’ın “Vicdana Dokunduğu Yerden Edebiyat”, Semih Gümüş’ün “Üçüncü Kişi Anlatımı” başlıklı yazıları aktarılmış.

Kitabın sonunda ilk öykü, yeni öykü ve çeviri öykü kitaplarının; kolektif kitapların, seçme ve toplu öykü kitaplarının, öykü ve öykücüler üzerine ve içinde öykü olan kitapların, öykü yıllıklarının, yitirilen yazarların, 2024’te yeniden basılan kitaplarla öykü ödüllerinin ve taranan dergilerin listeleri verilmiş.

….

Kemal Gündüzalp sunuşunda toplam 115 kitabın değerlendirildiğini yazmış. Bu yıl yayımlanan bir ilk kitap olan Melisa Kesmez’in “Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz” kitabının kısa sürede ikinci baskı yapma şansını yakaladığını belirtmiş. Sıralamaların kitap adının anılma sayısına göre yapıldığını vurgulayarak beş kez anılan Cemil Kavukçu’nun “Üstü Kalsın”; dörder kez anılan Doğan Yarıcı’nın “İs Odası”, Hakkı İnanç’ın “Ateş Etme Silahsızım”, Nalan Barbarosoğlu’nun “Okur Postası”, Nazlı Karabıyıkoğlu’nun Olivya Çıkmazı, Ülkü Tamer’in “Tarihte Yaşanmamış Olaylar” kitaplarıyla birlikte üçer kez alınan dokuz, ikişer kez anılan sekiz öykü kitabıyla birer kez anılan biri çeviri otuz üç kitabın yazarlarını ve adlarını vermiş. Anılan seçilmiş öyküler ve kolektif öykü kitaplarını da belirtmiş. Kadir Yüksel’le birlikte dergilerden pek çok öykü belirlediklerini, yıllıkta on altı öyküye yer verebildiklerini anlatarak 14 Şubat Dünyanın Öyküsü, Hece Öykü, Kitap-lık, Sarnıç Öykü, Sözcükler ve Varlık dergilerinden seçtikleri tüm öykülerin de listesini sunmuş.

2014 Dünya Öykü Günü Bildirisi’nde Necati Tosuner “İyi ki öykü yazmak var!” demiş:

Gerçek, elektrik akımından güçlüdür çarparsa. Duygulanabilmek de çok insanca bir tavırdır. Okuyanda bunu sağlamanın üstesinden gelebilsem, o da bana niçin bana bir ‘sağol’ çakmasın? Sanki bu da bana niçin yetmesin?”

….

Kemal Gündüzalp “Öykü Yağmuru Dinmiyor!” başlıklı genel değerlendirmesinde öykü yıllığının “son derece yorucu ve uzun soluklu, ’emek yoğun’ bir çalışmanın sonucu olduğunu” vurguluyor. Onca öykü kitabına karşın eleştirel bir ortamdan yoksun olunduğunu, kitap tanıtım yazılarının eleştirinin yerine konamayacağını belirtiyor.

Son altı yılın yayımlanan öykü kitapları açısından karşılaştırılmasında yayımlanan toplam öykü kitabı sayısının 2024’daki ve ilk öykü kitabı sayısının 2024’teki düşüşleri dışında sürekli bir artış eğiliminde oldukları, sayılarının 150 ve 71’den 326 toplam ve 209 ilk öykü kitabına yükseldiği görülüyor. Daha çok bir yıllık döküm, saptama ve listeleme çabası olduğu belirtilen yazıda bazı kitaplar, yazarlar ve ödüller anılıyor. Öykü onur ödülleri ve öykücülere verilen ödüllerden 14. Ankara Öykü Günleri Ödülü’nün Necati Tosuner’e, GİO Anka Ödülü’nün Nazlı Eray’a, Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nün Murat Gülsoy’a, 2024 Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nün Birgül Oğuz’a verildiği belirtiliyor.

2014 yılında yitirilen öykü de yazmış beş yazar, Kemal Bekir (1942 Çivril-Denizli/13 Ocak 2024-İzmir), Hasan Topçu (17 Ocak 1965 İstanbul/12 Ekim 2024-İzmir), Mustaf B. Yalçıner (1948 Gilindere/Aydıncık-Gülnar-Mersin/14 Haziran 2024-Ankara), Talip Apaydın (1926 Ömerler-Polatlı-Ankara/27 Eylül 2024-Ankara), Vecihi Timuroğlu (29 Ekim 1927 Kangal-Sivas/23 Ekim 2024-Ankara) anılıyor.

….

Soruşturma bölümüne katılan yayınevi temsilcileri öykünün önceliği ve yeri, yayımlanan kitapların nasıl seçildiği, yazar-yayınevi ilişkileri ve 2024 yılında diğer yayınevlerince yayımlanan kitaplardan hangilerini belirtmek istedikleri gibi konularda yöneltilen on soruyla ilgili değerlendirmelerini aktarmışlar.

Ceyda Pırıl Köstem (Bencekitap), öykü kitaplarını telif ödeyerek yapan çok az yayınevinden biri oldukları için kendilerine çok fazla öykü dosyası geldiğini, ancak 2024’te öncelikleri çeviri yayın olduğu için bir öykü kitaplarının çıktığını, yeni dönemde ona yakın öykü kitapları olacağını belirtmiş.

Faruk Duman (Can Yayınları), kurucuları Erdal Öz’ün bıraktığı bir miras olarak öykünün onlar için ayrı bir önem taşıdığını, iyi bir öykücünün kaleminden çıkmış bir öykü kitabının yazınsal bakımdan niteliği yüksek bir çalışma olduğunu vurgulamış.

Sedat Demir (Dedalus Kitap), “Bir editör, eğer bir metnin, özellikle diline de müdahale ederse, öyküyü kendisi yazmıştır. Yazar, editöre müdahaleye izin vermediği ölçüde metin kendisine aittir. Ancak elbette düşünce alışverişi değerlidir” demiş.

Levent Cantek (İletişim Yayınları), kişisel bir cevap vererek öykünün yerinin ve öneminin tartışılmasının edebiyatı tartışmak anlamına geleceğini, öykünün bir üstünlüğü ya da önceliği olmadığını, iyi bir hikayesi olan veya iyi edebiyat yapan her şeyi iyi, güzel ve yayınlanır bulduğunu söylemiş.

Aydın Şimşek (Kanguru Yayınları), öykünün belki de günümüz insanının psikolojik serüvenine en uygun yazı disiplinlerinden biri olduğunu, yayın politikalarında hem kendine yer açmak için çabalayan yeni seslere kulak verdiklerini, hem de belirli bir okur tabanını oluşturmuş yazarlara kitaplarının sorumluluğunu kendilerine bırakarak yer verdiklerini belirtmiş.

Murat Yalçın (Yapı Kredi Yayınları) öykücülüğümüzün son yirmi yılda, özellikle belirli dergiler, yayınevleri ve yayıncılar sayesinde iyi bir ivme kazandığını, bu ortamın yeni öykücülerin çıkmasını ve öyküde kalmalarını sağladığını vurgulamış.

….

Kadir Yüksel “2014’te Öyküyü Düşünen Kitaplar” başlığında yıllıkları, dergileri, kitapları anlatmış. Yıllıkların yine öykücüler ve öykü üzerine yazanlar tarafından sessizlikle karşılandığını belirtmiş.

Dergilerin özel sayılarının yanı sıra öykücülüğümüzün ustaları için yazılmış kitapların, unutulmaya yüz tutmuş öykücülerimiz üzerine yazılan incelemelerin öne çıktığını söylemiş. Hece dergisinin “Bereketli Toprakların Yazarı Orhan Kemal” adlı özel sayısında hayatını, kişiliğini ve düşüncesini ele alan ilk bölümdeki yazıların okurken mutlaka sorgulanması, başka kaynaklardan doğrulanması gerektiğini vurgulamış. Orhan Kemal’in muhalifliğinden düşmanlık çıkarılmasının, yazarın din anlayışının ve yapıtlarında dinin işlenişinin sorgulanmasının ne ölçüde sağlıklı sonuç verebileceğini sormuş. Son iki bölümün çok iyi hazırlanmış bir kaynakça ve fotoğraflardan oluşan bir albüm olduğunu, özel sayının Orhan Kemal’in düşüncesi ve edebiyatı bölümleri dışında bir kaynak kitaba dönüştüğünü belirtmiş. 100 yaşındaki Orhan Kemal’i selamlayan iki kitabın, Alper Akçam’ın “Dillerine Kurban-Orhan Kemal’de Diyalojik Perspektif” ve İlkyaz Bingül’ün “Orhan Kemal Edebiyatında İşçi Oluş ve Ücretli Hayat”, daha sözünü etmiş.

Kadir Yüksel her zaman öykü üzerine düşünen, öyküye önem veren, öykü üzerine kitaplar hazırlayan bir eleştirmen ve öykücü olarak nitelediği Feridun Andaç‘ın 2024’te yayımlanan “Öykü Yazmak Hikaye Anlatmak” ve “Anonimleşen Edebiyat” kitaplarında masaldan hikaye anlatıcılığına, oradan da çağdaş öyküye giden yollardan yeni eğilimlere, edebiyatın anonimleşmesi ve yazılanların tekdüzeleşmesine varan değişimleri anlattığını ve sorguladığını, kitapların “Değişim” ve “Bugünün Yansısı” bölümlerinde bir iki kuşak öncesi ustaları Oğuz Atay, Muzaffer İzgü, Tomris Uyar, Bekir Yıldız, Mustafa Kutlu, Sulhi Dölek, Necati Tosuner ve İnci Aral ile günümüz yazarları Cemil Kavukçu, Ahmet Yurdakul, Mahir Öztaş, Jale Sancak, Aslı Erdoğan, Ayfer Tunç, Faruk Duman ve Şule Gürbüz hakkında yazılar yer aldığını belirtiyor.

Her yıl öykü üzerine yayımladığı bir kitapla öyküyü ve öykücüğümüzü sorgulayan Necip Tosun‘un 2024’ün son aylarındaki “Doğu’nun Hikaye Kuramı” adlı kitabının kıssalardan hikaye anlatıcılarına, şiirsel ve sembolik söylemlere giden yolu anlatarak açıldığını, öykücülüğümüzün geleneklerine, izlerine, doğasına ilişkin önemli bir kitap olduğunu söylüyor.

Yekta Kopan editörlüğünde hazırlanan “İpekli Mendil”, Cemal Şakar’ın “Edebiyat Ne Söyler”, Hasan Öztürk’ün “Kurmaca ve Gerçeklik”, Ali Haydar Haksal’ın “Kendilik ve Edebiyat”, Volkan Gemili’nin “Memleket Küçük Hikayeleri”, Ahmet Yıldız’ın “Büyük Yapıtlar Küçük Yapıtlar”, Necati Tonga’nın “Yaşayan Hikayemiz-Türk Hikayesi Üzerine İncelemeler”, Şahan Sağlık’ın “Hikaye/Anlatı/Yorum”, Günseli Sönmez İşçi editörlüğünde hazırlanan “Erendiz Atasü Edebiyatı”, Seher Özkök’ün Sevim Burak öykülerini inceleyen “Yaşama Teğelli Öyküler”, Ömer Solak’ın “Çıt Çıkarmayan Bir Ağlayış Gibi…” alt başlıklı “Selçuk Baran öykücülüğü”, Mutlu Deveci’nin “Halit Ziya Uşaklıgil’in Öykülerinde Yapı ve İzlek” ve Recai Özcan’ın “Mahmut Yesari Hayatı ve Hikayeciliği” kitaplarının sözünü ediyor.

Kadir Yüksel, Şahan Sağlık‘ın yıl sonuna doğru yayımlanan “Hikaye/Anlatı/Yorum” kitabının önemli bir yerde durduğunu belirtmiş. Kitabın “Öyküden Anlatıya” başlıklı dördüncü bölümünde öykünün, halk hikayeciliğinden, ders veren kısa anlatılardan yola çıkılarak tahkiye etmek (öykülemek), kurgusal yapı ve postmodernist anlayışa uzanan çizgisi yansıtılmış.

2014’ün öykülerinin öyküsünü okurken ve geçtiğimiz yıldan beri yaşananları düşünürken aklıma bir soru takıldı.

Hukuk dili öykünün diline, hikaye dili yaşamın diline uyuyor mu?

İlk görevi bu topraklarda yaşayan herkesin can güvenliğini garanti etmek olması gereken yöneticilerin ölen, gözünü kaybeden, yaralanan insanlara kayıtsız kalabildiği, mağdurları hedef gösterebildiği koşullarda Kadir Yüksel’in hazırladığı “Bağzı Şeylere Öyküler: 28 Yazardan Gezi Parkı Öyküleri” unutulmaması gereken bir çalışma olmuştu.

Bu arada bir haber gördüm. İki yıl sonra Ekim ayında Gezi Parkı ana davası sonuçlanmış. “Bağzı” mağdurlara gereken ceza verilmiş.

Ve ne yazık ki birçok başka haber gördüm, görüyorum. Bu toprakların acıları bitmiyor.

….

Yaqob Tilermeni, “Yeni Yayınevleri ve Kitap Fuarlarına Yetişme Telaşı” başlığı altında “2014’te Kürtçe Öykü” konusunu anlattığı yazısına, 2024 yılından başlayarak Diyarbakır’da düzenlenebilen kitap fuarının 2024’te bazı büyük yayınevlerinin katılmadığı gerekçesiyle iptal edilmiş olmasının yasaklama zihniyetinin bir etkisi olarak değerlendirildiğini belirterek başlamış. 2024’te öykü kitaplarının sayısının önceki yıla göre azaldığını, sadece öykülerin yer aldığı Jehr adlı bir dergi çıkarken kitap sayısının düşmesinin çelişkili olduğunu söylemiş.

Yaqob Tilermeni’nin yazarlar, kitaplar ve öykülerle ilgili değerlendirmelerinde çok sayıda yazar ve kitap adı geçmiş. İbrahim Osman ve Gecenin Gölgesi’nden, yaşanan acıların yeni yazılmakta olan bir tarihe yaslanarak edebiyat tarzında anlatıldığından; Mahir Bagok’un Yıldırımların Öpücük İzleri’nden, yazarın nehir öykü tarzında yazılmış öykülerin kurgusundaki ustalığından; Xelil Duhoki’nin Güneş Doğacak’ındaki konu zenginliğinden, farklı kültürlere ait sosyal grupların çatışmalarının, Avrupa ülkelerinde tutunamayan mülteci konumundaki Kürtlerin içinde yaşadığı ortamı 1. 2. ve 3. tekil şahıs anlatımlarıyla sunulmasından, Bağdat Üniversitesi’nde okurken evlenen Kürt kızı ile Arap gencin evlenmelerinden sonra çıkan savaşın neden olduğu milliyetçi duyguların etkisiyle ayrılmalarının ırkçılığın başlattığı kopuşu ve anlamsızlığını yansıtmasından söz etmiş.

Daha önce Yaşar Kemal’in Yağmurcuk Kuşu’nu Titirwask adıyla çeviren Brahim Ronizer’in Korere (Köryol) adlı ilk öykü kitabında kısa, sade, minimal öyküler yer almış. Suriye’de Yaşar Kemal düzeyinde bir yazar olarak bilinen Rojavalı Kürt asıllı yazar Selim Berekat’ın Demir Çekirgeler/Çocukluk Anıları adlı kitabı çevrilerek yayımlanmış.

Sırrı Ayhan’ın Aynadaki İzler’inde 15 öykü ve öykülerin bir özetini sunan 12 karikatür, yazarın yaşadığı Almanya’daki şoförlük yaşamından kesitler sunar gibiymiş. Kürtçe, Türkçe ve Almanca dilleriyle yazan yazar daha önceleri Düsseldorf’ta taksicilik yaparken çektiği fotoğraflardan ve farklı milletlerden insanların düşüncelerini yazdığı defter sayfalarından oluşan sergiler açmış.

Hesene Mete’nin Bu Gece ve Son Öykü adlı yeni öykü kitabında kısa ve minimal öyküler yer almış.

Tilermeni çalışmada konu alınan kitapların listesini de vermiş.

….

Öykü kitapları üzerine değerlendirmeler bölümünde Aslı Solakoğlu beğenisinin, bir zaman sonra bile, metindeki atmosferi ve samimiyeti hatırlamasıyla doğru orantılı olduğunu söylemiş.

Ayşegül Tözeren 2024’te yayımlanan öykü kitaplarına geçmeden önce, öyküye tarihin penceresinden bakmak isteyerek günümüz öyküsünü geçmiş kuşaklarla ilişkilendirmiş. 50 kuşağı öyküsüyle yakınlaştığı alanlar bulunduğunu, özellikle de 78–84 arasında yazılan toplumsal olanı ve sokağı önceleyen öyküyle ilişkili olduğunu belirtmiş. Bugünün öyküsünün bir başka özelliğini de 90 kuşağındaki anlayışa göre toplumsal olanın daha fazla öncelenmesi olarak tanımlamış. 80’li Özal yıllarının etkilerinin 90’larda daha ciddi hissedildiğini, bu yıllarda gençliklerini geçirenlerin kendi iç seslerine sarılmasıyla 90 kuşağında 50 kuşağına benzer biçimde iç ses hâkimiyeti görüldüğünü, ancak sokak öncelense dahi 90’ların pencerenin ardından bakma ve yazma durumunun değişmediğini söylemiş:

“Yazar kalın camlı bir pencerenin ardından mahalleyi, sokağı, toplumsal olayları konu eden öyküler kurduğunda, bir yandan düz anlatıdan kaynaklanan kuruluk, bir yandan da detay yoksunluğunun iyiden iyiye sırıttığı haberci diliyle aktarım göze çarpıyor. Klişelere yaslanan aforizmalar ve aforizmaların ardındaki büyüklenmeci birinci tekil şahıs anlatıcıları inceltilmemiş düz anlatımı gizlemeye çalışıyor. Oysa sanatın ve edebiyatın doğduğu yer olan yaşamdan tamamen koptuğunda, pencerenin ardındaki bütün dokunuşlar cam tadında soğuk olacaktır. Oysa öykü doğal ve içten yazıldığında var olur.”

Çok sayıda kitaptan söz eden Hülya Soyşekerci, en dikkate değer öykü kitaplarının başında Nalan Barbarosoğlu’nun Okur Postası’nın geldiğini söylemiş. Ortak kitaplar arasında en etkilendiklerini Murathan Mungan’ın hazırladığı Merhaba Asker, Özcan Karabulut’un derlediği Emek Öyküleri ve Kadir Aydemir’in editörlüğünde hazırlanan Mutsuz Aşk Vardır seçkileri olarak belirtmiş.

2014’ten Beş Altı Kitap’ı değerlendiren Kemal Gündüzalp, Hülya Soyşekerci-Mine Ömer-Gültekin Emre derlemesi Kadınların Ruh Acıları’nı önemli bir kolektif öykü kitabı olarak nitelemiş. Otuz iki kadın yazarın öykülerinden oluşan kitapta insanı sarsan öyküler bulunduğunu, her gün neredeyse bir kadının sokak ortasında bir erkek tarafından öldürüldüğü bir ülkede, bu öykülerde asıl kalanların acılarına tanıklık edildiğini söylemiş.

ON Artı BİR Kitap diyen Mehmet Öztunç, Cemil Kavukçu’nun Üstü Kalsın kitabını değerlendirirken “mekân bilinci belleğe çocuklukta kazındığı için insan çocukluk sonrası indiği bir yerde mekan duygusunu yakalamakta zorlanıyor” demiş. Nalan Barbarosoğlu’nun Okur Postası‘nı “her öykü okurunun mutlaka uğraması, konaklaması gereken son derece özel bir öykü yapıtı” olarak nitelemiş, Ülkü Tamer‘in Tarihte Yaşanmamış Olaylar‘da edebiyat ile tarihin sınırına koyu bir çizgi çekmekle kalmayarak “edebiyat doğasını, neliğini de ustaca” gösterdiğini söylemiş. On kitap arasında Handan Acar Yıldız’dan Ağır Boşluk ve Andrey Platonov’dan Günay Çeteo’nun çevirdiği Muhteşem Vahşi Dünya yer almış.

2014’ten Dört Kitap’ı değerlendiren Melisa Sürücü, Melisa Kesmez’in Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz kitabı için yazdıklarını “öykülerinin sahiciliği ile seksenli yıllarda komşunun kızıyla dertleşir gibi” okuttuğunu, Doğan Yarıcı’nın İs Odası için okurun “kapak fotoğrafıyla ve kitabın adıyla” çarpıldığını, Hakkı İnanç’ın Ateş Etme Silahsızım’ı için yazarın “ilk öykü kitabındaki öykülerin başarılı olmasının verdiği güvenle devam etmek yerine bu kitabında açıkça yeni şeyler denemiş” olduğunu söylemiş.

2014 Yılında Yayımlanan Bazı Öykü Kitaplarına Bakış başlığı altında Mine Hoşcan Bilge, değerlendirdiği kitaplar arasında yer alan Tuncer Erdem’in Bak, Gene O Şey kitabının Fernando Pessona’nın Huzursuzluğun Kitabı’ndan alınan “Düşlerimde günlük hayatı imgelerle süslemeyi, sıradanlığı olağanüstü göstermeyi öğrendim; kuytu köşeleri, ölü eşyaları yalancı bir güneşle parlatmayı, belki bir teselli olur diye, kendimi anlattığım cümlelere ahenk katmayı” cümlesiyle başladığını, kitaptaki öykü isimlerinin tek heceli olarak seçilmesinin “çağımıza egemen olan hızın ideolojisine ve zamansızlık kavramına adeta gönderme yaptığını”, Melisa Kesmez’in Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz kitabındaysa yazarın “kadın kahramanlar üzerinden bir anlamda hayatı” sorguladığını, erkeklerin ve çocukların öykülerdeki varlığını yan karakterler olarak sürdürdüğünü belirtmiş, Yekta Kopan’ın İki Şiirin Arasında kitabında “yer alan öykülerin birbirinden bağımsız konuları ve kurguları olmasına karşın, aynı zaman aralığında yaşanmış olaylar izlenimini” verdiğini, “şiir disiplini üzerinde de çalışan” Deniz Faruk Eren’in Yasak Kitap’ında öykülerin geneli toplumcu gerçekçilik akımına yakın dursa da yer yer büyülü gerçekçilik öğelerinden de yararlanıldığını, olayların okura abartısız olarak aktarıldığını belirtmiş.

Dört Kitap başlığı altında Nazlı Karabıyıkoğlu “sık sık yaptığı çevirilerle birçok öykü ve şiirden mahrum kalmamamızı sağlayan” Parşömen Sanal Fanzin (Onur Çalı) ve “yeni öykü yazarlarına bir şans vermeyi tercih eden ve yaşayan bir edebiyat atölyesi olmayı başaran Sarnıç Öykü Dergisi, “yine atölye formatını hissedebildiğimiz” 14 Şubat Dünyanın Öyküsü Dergisi, Notos ve Hece Öykü adlarını anmış. Alper Beşe’nin Bir Takım Tuhaflıklar, Ertuğ Uçar’ın Ormanda Kaybolmak/Bir Sözlük Hayali, Nurullah Kuzu’nun Kırkyama, Hakkı İnanç’ın Ateş Etme Silahsızım kitaplarından söz etmiş.

Necip Tosun’un 2024’te 10 Öykü Kitabı Cemil Kavukçu’nun Üstü Kalsın, Cemal Sakar’ın Portakal Bahçeleri, Nalan Barbarosoğlu’nun Okur Postası, Handan Acar Yıldız’ın Ağır Boşluk, “yaşanan karmaşık ve kaotik ortamda bireyin dünyasına” eğilmesine ve “iç dünya ile dış dünya arasındaki gerilime vurgu” yapmasına neden olan bir “mesele”si olduğunu belirttiği Akif Hasan Kaya’nın dışlanmışlar terör ve savaş çağrışımları yüklü Ölmüş Oyuncaklar Müzesi, Nazlı Karabıyıkoğlu’nun Olivya Çıkmazı, Aysun Kara’nın Kıymık, Mehmet Kahraman’ın Minareden Düşen Ezan, Doğukan İşler’in Öykü Yapım Çalışmaları, İsmail İsparta’nın Gergin Bir Ay kitapları olmuş.

Zeynep Sönmez 2024 değerlendirmesinde aralarında Aysun Kara’nın Kıymık, Onur Çalı’nın Geçen Sene Doğanlar, Melisa Kesmez’in Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz, Ülkü Tamer’in Tarihte Yaşanmamış Olaylar kitaplarıyla birlikte Andrey Platonov, Ali Smith, Roddy Doyle ve Raymond Carver’dan çevrilen dört kitabın da bulunduğu çok sayıda kitaba yer vermiş, İbrahim Karaoğlu’nun Gölgeler ve Yelkovan’ını Ercan Kesal’in “uzun bir şiir” olarak nitelendirdiğini söylemiş.”Kafka, yazılanların okurun kafasına bir balyoz gibi inmesi gerektiğini, aksi takdirde yazmanın anlamı olmayacağını söylerken, sanırım Ali Teoman’ın Öykü Uçları kitabını kastetmemişti” yorumunu yapmış. Remzi Karabulut’un 252 yazardan minimal öykü aldığı “Öyküden Çıktım Yola” ve Hande Baba’nın derlediği öykülerden Arzu Eylem’in editörlüğünde yayımlanan “Ölüm Vardiyası” kolektif kitaplarına değinmiş.
….

Kadir Yüksel 2024 Yılında Öykünün Dergilerden Görünümü’nü anlatmış. Önceki yıl sonunda yayımda olan Hece Öykü, Notos, Sarnıç Öykü dergilerine 14 Şubat Dünyanın Öyküsü, İzmir Edebiyat İşliği ve Post Öykü dergilerinin eklendiğini, Öykü Teknesi’nin Deliler Teknesi’nde sürdüğünü, Galapera Öykü yayımının ürünlere ve öykücülüğümüzün ustalarına yer vererek sürdüğünü belirtmiş. Dergilerde yer alan çeviri öykülere de mutlaka değinilmesi gerektiğini vurgulayarak Dublinliler’in yüzüncü yılı nedeniyle dergilerde ele alınmasından, F. O’connor, Poe ve Cortazar yazı ve dosyalarından söz etmiş. 14 Şubat Dünyanın Öyküsü Dergisi’nin farklı anlayışlardan, düşüncelerden yazarlarla öykücülüğümüzün çeşitliliğini sayfalarına taşıdığını, bugünün öykücülüğünü her yönüyle kapsayan bir alan oluşturduğu düşüncesini aktarmış. Dergilerde yer alan yazı ve öyküler hakkında bilgi vermiş.

Yaqop Tilermeni Bir Dil Bir Hayat başlıklı yazısında dergilerde Kürtçe öykü konusuyla birlikte dillerle ilgili politikalara da değinmiş. Walter Benjamin’den “İnorganik olanın, organik olanı egemenliği altına aldığı verili toplumlarda, doğal gelişme yolu kapatıldığı için ölüme yönelme” olacağı sözünü aktarmış. Yazılı dil ve sözlü dil arasındaki çelişkiden, sözlü dilin demokratik ve değişimci özelliklerinden, İnternet’le tanışmadan cezaevine girip kaldıkları uzun sürede öykü yazanların dünyasındaki farklardan söz etmiş.

Dergilerin uzun ömürlü olamadığını, önceki dergilerin bazılarına artık rastlanmadığını belirtmiş. Mardin Artuklu Üniversitesi’nde okuyan Kürtçeseverlerin bulunduğu dergilerin Kürtçe edebiyattaki eleştiri eksikliği sorununun çözümüne katkısı olabileceğini söylemiş. Weje u Resne’nin yaklaşımını: “Tek derdimiz, yalnızca bir edebiyat eleştirisi geleneği oluşturabilmek, Kürtçe okurları Kürtçe’nin ve dünyanın en iyi edebiyatlarından haberdar etmek çok yönlü teori ve analizlerle yeni ve modern denemeleri sunmaktır” sözleriyle aktarmış. Zarema’dan “Kürtçe üretim günahları hafifletmiyor” alıntısını yapmış. Serwet Giyan’ın öykülerinde sarımsaklı yemeklerden dolayı salınan kokuların buharlaşıp dergiden çıkmasından, tezek, sigara ve kar kokusunun odaya sindikten sonra farklı çağrışımlar yapmasından söz etmiş. “Yağmur hatıraları sular” anlatımıyla görüntü, ses ve kokuyla birlikte beyin duyusundaki algıya seslenen bir yapı oluşmuş. Hakan Arif Can’ın öyküsünde “toprağın altında ölen gençlerin taze etleriyle beslenen köryılan, böcek, tırtıl ve kertenkelenin yaşadığı o mutlu merasim” ve “toprağın altıyla üstü arasındaki mesafenin insan ömrünün yirmi yılı kadar olduğunu anlatan farklı bakış açısı” ilginç ayrıntı örnekleri olmuş.

Yaqop Tilermeni, Ferzan Şer’in Tiroj dergisinde yayınlanan Metin ve Eski Hikayelerdeki Kalıntılar adlı eleştiri yazısında metinlerdeki bilinçdışı kavramının nasıl işlendiğini eski metinlerden örneklerle, Sorani edebiyatının romancılarından Eta Nehayi’nin Kayıp bir Kaderin Peşinde adlı romanındaki kahramanları değerlendirerek eleştirip anlattığını söylüyor. Önder Beyter’in 1920’lerden günümüze Kürtçe öykünün kısa bir tarihçesini ve Rojavalı öykücü Helim Yusiv’in öykü kitaplarını değerlendirdiğini, W dergisininse 2024’te yayınını sonlandırdığını belirtiyor. İzlenen dergilerin listesini, öykü ve yazı sayılarını, yazarların ve Kürtçe’ye çevrilen öykülerin adlarını veriyor.

Kemal Gündüzalp sayılarla öyküyü değerlendirdiği yazısında bireyselleşmenin bıçak sırtı yanından, salt bireye dayandıkça bireycileşmenin arttığından söz etmiş. İzlenen ve taranan dergilerden yayımlanan öykü sayısıyla ilk beş sırada yer alan Hece Öykü, Sarnıç Öykü, 14 Şubat Dünyanın Öyküsü, Deliler Teknesi ve Mahalle Mektebi dergilerinin adlarını belirtmiş.

Öykü ve öyküye yer veren dergilerin olması geniş bir okur kitlesini ulaşıldığı, güçlüklerin aşılabildiği anlamına gelmiyor. Sarnıç Öykü gibi önemli katkıları olan ve belirli bir birikim sağlayan dergilerin bile ne kadar yaşayacakları bilinemiyor. (6,7) Sanatlog‘daki edebiyat kültür sanat dergileri listesinde bazı dergi adlarının yanındaki “Kapandı” notları dikkat çekiyor. (8) Yıllıkta çok sayıda derginin adı geçiyor. Ancak yaşamaları ve anlamlı katkılarını sürdürebilmeleri, belki de niteliklerinden bile çok, baskı ve satış sayılarına bağlı.

Dergilerde en çok öykü yayımlayan üç yazar onar öyküyle İsmail Isparta, Ömer Çelik ve Ön(d)er Şit olmuş. Toplam 797 yazarın 1367 öyküsünün yayımlandığı, ancak verilerin saptanabilen dergilerle sınırlı olduğu belirtiliyor. Dergilerin ve yazarların yayımladığı öykü sayıları veriliyor. Dergilerdeki öykülerin sürekli ulaşabildiği okuyucu sayısıysa belirsiz kalıyor.

….

Öykülerle ilgili son sözü öykülerin kendileri söylerler kuşkusuz. Kim olduklarına, nereden gelip nereye gideceklerine, neyi nereye nasıl götüreceklerine kendileri karar verirler.

Bir yıl içerisinde okurla buluşan öykülerin toplu sesi de ancak bir araya gelebilirlerse duyulur.

Dergilerden seçilmiş 16 öykü ve yazar, 110 sayfalık küçük bir öykü antolojisinde bir araya gelmiş.
Yıllığın içindekiler bölümünde yazar adları verilmemiş, yalnızca öykülerin adları var, listede öyküleri kimlerin yazdığı belirtilmemiş. Mini antolojinin yazarları, öyküleri ve yayımlandıkları dergiler şöyle:

Bahri Vardarlılar, Baba Faik’in Son Vukuatı, Sarnıç Öykü Dergisi

Berna Durmaz, Belli, 14 Şubat Dünyanın Öyküsü Dergisi

Nihat Eren, Sepet, Kitap-lık Dergisi

Buse Korkut, Bir Dilim Peynir, Kurşun Kalem Dergisi

Cemal Şakar, Kül, Hece Öykü Dergisi

Emine Batar, Yazgı, Hece Öykü Dergisi

Erkut Özal, Rüyanın Getirdiği, Notos Dergisi

Fadime Uslu, Kırlangıç Senfonisi, Sözcükler Dergisi

Hande Gündüz, Islık, Sözcükler Dergisi

Mahir Ünsal Eriş, Çok Eski Bir Yonca, 14 Şubat Dünyanın Öyküsü Dergisi

Özgür Mutlu, Daire Yoktur, Varlık Dergisi

Neslihan Önderoğlu, Suyun Altındaki Kız, Sarnıç Öykü Dergisi

Onur Çalı, Karanlık Mavi, Notos Dergisi

Sevin İşleğen, Lar, Deliler Teknesi, Aykırı Kuş Eki

Şenay Eroğlu Aksoy, Çukur, Kitap-lık Dergisi

Yayla Karsan Boztaş, Gölgeler, Kurşun Kalem Dergisi

Seçilmiş öykülerin 2024 öykü dünyasını ne ölçüde örnekleyebildiğini, o yıl yaşananlara ne ölçüde dokunabildikleri duygusunu verebildiğini bilmiyorum. Bilebilmek, bu yorumu yapabilmek isterdim. Yaşam hızlanıp karmaşıklaştıkça iletişim şaşırtıcı biçimde azalıyor. Birbirimizi daha az duyuyor, yazdıklarımızı daha az okuyoruz. Umarım Kemal Gündüzalp’in sözünü edip yakındığı Sükût Suikastı son bulur ve yıllıklardaki seçilmiş öyküler bölümleri eleştirilerle gelişerek öykü dünyasını yansıtabilecek kesitleri birleştiren birer örnek merkezi olabilir.

Yıllıkta öykülerin yer bulabilmiş olması Kemal Gündüzalp’in verdiği bir başka iyi haber oldu. Bu çalışmalar sonraki yıllarda sürebilirse, her yıl seçilen öyküler topluca değerlendirilerek on yıllık seçkiler de hazırlanabilir mi? Yayınevleri, dernekler, dergiler bu çalışmalara katkı verir mi? Zor mu olur? Ama yazarların işi olanaksızı arayıp bulmak, erişilmeze ulaşmak değil midir?

Öykü yaşamdır. Kayıtsızlıktır. Gözyaşıdır. Kahkahadır. İncelikle örülmüş bir evrendir. Boşluktur. Zamansızlıktır. Erkenliktir. Sonsuzluktur. Erişilmezliktir. Hiçbir şey ve her şeydir.

Öykü gerçek midir, düş müdür, doğru mudur, yanlış mıdır, içtenlik midir, çokyüzlülük müdür, sahicilik midir, sahiciliğin olamayacağının kanıtlanması mıdır?

….

Dergilerden seçilmiş öykülerin ardından “Öykü ve Öykücüler Üzerine Bazı Yazılar” başlığıyla çoğu gazetelerin kitap eklerinde yer almış yazıların listesi geliyor.

“Yazılardan Seçmeler” bölümünde Aykut Ertuğrul, “Hikayeyi Görmek” başlığıyla evrenin bir öykünün yazılışında kesişen çizgilerini araştırmış. Tarkovski’nin sinema anlayışında önemli bir yer tutan zaman kavramına (9) edebiyat penceresinden bakmış:

“Filozoflar, teologlar, kuantum fizikçileri, matematikçiler… İnsan belki de zamanın başlangıcından beridir ‘zaman’ı anlamaya çalışıyor.”

“Hayat, donukluğun, durmanın zıttıdır. Rutinin sürekli bozuluşudur, hareket halidir.”

“Rutin ve rutinin bozulması -tüm bu oluş bozuluş hali- başlı başına bir rutindir.”

“Öykü ise rutinin bozuluşunda gizlidir. Öykücü zaman ve mekân içinde her an bozulan ve ardından yeniden sıraya dizilen sonra yeniden bozulan düzeni görebilmelidir.”

Rutinin bozulması, akışın durması için örnekler vermiş. “PAT!” demiş. “Zaman akar” demiş. “Dört satırlık bir boşluk” demiş.

Öykünün ve yaşamın püf noktalarının aslında aynı, görmek ve görebilmek olduğunu söylemiş.

Belki de yaşamın tek gerçeği hayatta kalmaktır. Diğer tüm gerçekler yalnızca bu ana gerçekle ilişkileri içinde var olabilirler.

Belki insanın püf noktası ya da paradoksu da, yaşamak için insanlığını yitirmek ya da insan kalmak arasında seçim yapma gücüdür.

Başkalarının öykülerini görüp hissedebilmek, anlayış ve merhamet, insanı büyük gerçek karşısında güçlendirir mi? Zayıflatır mı?

….

Aysu Erden “Güçlü ve Karşıt Kadın Kahramanların Yazarı Nedim Gürsel” başlığı altında kitaplarındaki şiirsellik, çok katmanlılık, çokmekânlılık, çoğul anlamlı sarmal anlatılar, kimlik, gereksinim, bağlanma korkusu, çok kadınlı erkekler, sevgi, tutku, sıradışı travmatik ilişkiler, vazgeçilemez kadın kahramanlar konularını incelemiş. Kaynakları arasında Nedim Gürsel’in kitap ve yazıları, Mustafa Bal ve Dilek Kahraman’ın yüksek lisans tezleri, Timour Muhidine’in yazısı ve Zehra Yaşın Dökmen’in “Toplumsal Cinsiyet-Sosyal Psikolojik Açıklamalar” kitabı yer almış.

Kitapların ve insanların epey ortak yönü olmalı. “Kitap gibi kadın” ve “karşıdakini kitap gibi okumak” gibi sözler bir yakınlığı çağrıştırıyor. Başkalarından duymakla karşılaşıp görerek tanımak aynı değil, etkileri çok farklı oluyor. Kişisel öyküler bu yüzden sonsuz bir çeşitlilik sunuyor. Bu geniş ve karmaşık bilgi yığınından somut ve geçerli sonuçlara varılabilir mi? Öznelliğin nesnelliğine ulaşılabilir mi? Bir yazarın anladığı ve anlattığı (ya da anladığını sandığı ve anlatmaya çalıştığı) kadınlar gerçeğin bilgisini verebilir mi? Günümüzün karmaşık ve erkek egemen kadın-erkek ilişkilerinin çözümlenmesine katkısı olur mu? Daha dürüst ve iyi bir sistem için erkeğin mutlak bir tekeşliliği benimsemesi mi, kadına dayatılan mutlak tekeşlilik sınırlarının kaldırılması mı gerekir? “Açık Büfe Cinsellik” olabilir mi? (10) Ne zaman olabilir? Gerçekleşirse erkeklerin ve kadınların aynı haklarda buluşmasını sağlayan bir gelişme mi olur, ilişkilerde kalan son insanlık ve sevgi kırıntılarını da ortadan kaldıracağı için bir çöküş mü getirir?

….

Ayşegül Tözeren “Kıyıya Vuran Dalgalar ya da F Tipi Öyküler” ile Sibel Öz’ün duvarların ardındaki yazarların öykülerini derlediği kitabı anlatmış. Çalışmada, derleyen Sibel Öz’le birlikte Dilek Öz, Sami Özbil, Murat Saat, Edip Yalçınkaya, Naif Bal, Diyadin Turhan, Nibel Genç ve Mustafa Ağcakaya’nın öyküleri yer almış. Kitabın diğer öykü derlemelerinden ayrılan yanlarından biri, dışarıdaki deli dalgaların cezaevine fotoğraf göndermeleri ve içerideki yazarların bu fotoğraflardan yola çıkarak öykülerini yazmaları olarak belirtilmiş.

“Derlemedeki metinler rengârenk… Öykü edebiyatımızın farklı yaklaşımlarını bir araya getirebilmiş bir derleme” nitelemesini yapan Ayşegül Tözeren F tipi öyküler içinde cezaevinden çıkmış bir tutuklunun yaşamla kurmaya çalıştığı ilişki, cezaevine uzanan kırık bir gençlik hikayesi, tutuklu yakınlarının çaresizlikleri, işkence yapan polis, ironik bir kadın erkek ilişkisi anlatımı gibi konuların okunabileceğini söylemiş, değerlendirmelerini aktarmış.

“Dışarıdan gönderilen fotoğrafların da katkısıyla, her günün aslında aynı güne benzediği bir zaman algısıyla kapalı bir mekânda yaşamak zorunda kalan içerideki yazarların imgelem dünyalarını bu kadar zengin ve canlı tutabiliyor olmaları da dikkat çekici.”

“Murat Yazar, Paşa Irmak ve Seda Öz’ün fotoğraflarından yola çıkarak yazılmış içeriden öykülerin birbirine benzemeyen karakter seçimleri ve kurgu zenginlikleri göz önüne alındığında duvarların ardındaki yazarların imgelem gücü hayranlık uyandırıyor.”

….

Oylum Yılmaz “Vicdana Dokunduğu Yerden Edebiyat” başlıklı yazısında bazı edebiyatçıların her türlü tartışmanın üzerinde yer alarak okurun ve eleştirmenlerin kalbini kazandığını, edebiyatı hayatın içine yerleştirdiklerini belirterek Yaşar Kemal, Murathan Mungan ve Nazım Hikmet adlarını saymış, Mahir Ünsal Eriş’in “Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde” kitabını okuduktan sonra bu tür bir parlamayla karşı karşıya olduğunu hissettiğini yazmış. Sait Faik Armağanı’nın altmışıncısının Mahir Ünsal Eriş’e verilme sebebinin çok önemli ve anlamlı olduğunu belirtmiş.

….

Semih Gümüş “Üçüncü Kişi Anlatımı” başlıklı yazısına nitelikli edebiyat sözünün yazınsal metinler için kullanıldığını, kurmaca teriminin yeterli olmadığını belirterek başlamış. Tolstoy’un Savaş ve Barış, Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu, Ayfer Tunç’un Dünya Ağrısı romanlarından örnek vermiş, kavramı açıklamış.

“Üçüncü kişi anlatımının kısıtlarını aşma tekniklerinden biri, anlatıcının dışarıda ve yansız kalma zorunluluğunu unutmazken, zaman zaman kişilerin bakış açısı ve bilinci içinden anlatmaktır.”

“21. yüzyılın başlarında modernist edebiyat, bireyi odak noktasına aldıktan sonra yeni anlatım tekniklerine zorunlu kalınca üçüncü kişi de kıyıya çekildi ve bir aktarıcı olmanın dışındaki rolleri kendisinden alındı.”

“Bu tür üçüncü kişi anlatımında, anlatıcı dışarıdan görülebilen her şeyi anlatabilir ama kişilerin iç dünyalarına kesinlikle giremez. Kendi konumunu da öyküde ya da romanda yaşananlar karşısına konmuş bir kamera gibi görür, sınırlar.”

….

Öykü yazarları 2024’te dünyanın ve Türkiye’nin hallerine dizginlenemez bir öfke duysalar, içlerinde büyüyen derin bir acıyla yazmaktan vazgeçseler, kendilerini zorlasalar bile tek bir sözcük çıkaramasalar, 2024 öykü dünyası geniş ve derin bir sessizlik olsa, edebiyatın içinden ve dışından bakanların yaşamlarında ne eksilirdi?

Yıllıkta adı geçen, listelenen, bazıları çok kısa notlarla tanıtılan kitapların kaçı okunduğunda bu soruya bir yanıt verilebilir? Ya da herhangi bir yanıt verilebilir mi? İnsanlığı yok etme pahasına insanı yönetmeye ve hizaya sokmaya çalışanlar insanlık tarihinin gerçek değerlerinin izlerini yansıtan kaç kitap okumuşlardır?

….

Evet, “günler ağır, günler ölüm haberleriyle geliyor.” Ama yazının adı barışın öyküsü. Çünkü hep barış der, barışı anlatır, barışın türküsünü söyler öyküler. Savaşın en acımasız anlarını anlattıkları zaman bile.

….

Öykü yıllığındaki seçkinin iki öyküsünden iki kısa alıntı. Onur Çalı’nın karanlık mavisinden Yayla Karsan Boztaş’ın gölgelerindeki karanlık kuyuya. Belki bir umut bulmayı umarak gecenin koyu örtüsünün altında.

“Anlaşılmaz bir dilde, anlaşılmaz bir şeyler. Karşı dağların arkasından yüzünü gösterdikçe güneş, yüzünün bazı yerleri karanlıkta kalıyor adamın. Su aydınlanıyor bu arada, kuşlar donup kalıyor.”

“Düşen yapraktan, savrulan kardan, esen rüzgârdan, çırpınan kanattan hızlı, ani bir hareketle kızını çekip alıyor adamın elinden Cevahir, beyaz sırtlı karayılanların olduğu karanlık kuyuya atlıyor…”

Gecenin kapkaranlık görünen boşluğunda her zaman, çok koyu da olsa, bir derin mavilik, siyaha saklanmış lacivert vardır. Şafakta uzaklarda gizlice belirip büyüyerek kızıla çalan ışıklarsa umuttur, barıştır, sabahtır, yarındır, gelecektir.

Mehmet Arat

[email protected]

Yazarın öteki yazılarını okumak için tıklayınız.

Notlar

  1. Kemal Gündüzalp, 2024 Öykü Yıllığı “Öykü Yağmuru 3”,

http://www.idefix.com/kitap/2014-oyku-yilligi-kolektif/tanim.asp?sid=IX2UOGGEJ04YTZFJJK7T,

http://www.dr.com.tr/Kitap/2014-Oyku-Yilligi/Merve-Akinci/Edebiyat/Turk-Oyku/urunno=0000000649756

  1. Mehmet Arat,
  2. Yüzyılın Yükselen Sesi: Öykü (2012 Öykü Yıllığı Üzerine),

http://sanatlog.com/sanat/21-yuzyilin-yukselen-sesi-oyku-2012-oyku-yilligi-uzerine/

  1. Mehmet Arat, Öykünün Öyküsü (2013 Öykü Yıllığı Üzerine),

http://sanatlog.com/sanat/oykunun-oykusu-2013-oyku-yilligi-uzerine/

  1. Mehmet Arat, Yaşamın Acı Tatlı Öyküleri,

http://blog.milliyet.com.tr/yasamin-aci-tatli-oykuleri/Blog/?BlogNo=481277

  1. Mehmet Arat, Barış İçin,

http://blog.milliyet.com.tr/baris-icin/Blog/?BlogNo=377055

  1. Sarnıç Öykü,

www.facebook.com/SarnicOyku

  1. Mehmet Arat, Sarnıç Öykü’ye veda mı, yeni bir başlangıç mı?,

http://mehmetarat.blogspot.com.tr/2015/07/sarnc-oykuye-veda-m-yeni-bir-baslangc-m.html

  1. Osman Akyol, Edebiyat Kültür Sanat Dergileri E-mail Adresleri (2015),

http://sanatlog.com/sanat/edebiyat-kultur-sanat-dergileri-e-mail-adresleri-2015/

  1. Mehmet Arat, Recep Nuri Tarkovski,

http://blog.milliyet.com.tr/recep-nuri-tarkovski/Blog/?BlogNo=496410

  1. Mehmet Arat, Açık Büfe Cinsellik,

http://blog.milliyet.com.tr/acik-bufe-cinsellik/Blog/?BlogNo=386693

2014 öykü yıllığı sanatlog edebiyat yazıları

Hakkında Editör

Hakan Bilge - The Godfather Mitosu (Şule Yayınları, 2024) ve Aşktan da Üstün: Hitchcock Sinemasında Kişisel Bir Gezinti (Doruk Yayınları, 2024) adlı sinema kitaplarının yazarıdır.
@hakan_bilge

Bu yazıya da bakabilirsiniz.

Vicdan Pusulası

Galiba pusulanın yeniden bulunması gerekiyor. Daha doğrusu, bir zamanlar insanların okyanusları aşabilmesini sağlamış bu büyülü ...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir