Anadolu Üniversitesi 13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali’nden Son Haberler

Anadolu Üniversitesi 13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali altıncı gününde üç söyleşi ve bir dersine evsahipliği yaptı…

Çayan Demirel’in yönettiği “5 No’lu Cezaevi, Derviş Zaim’in “Gölgeler ve Suretler”, Ali Yorgancıoğlu’nun “Moral Bozukluğu ve 31” filmlerinin söyleşileri yapılırken; Hasan Baran ve Serdar Ökten’in yönetiminde ise “Sinemada Sesli Çekim” atölyesi gerçekleştirildi. Festivalin geçmiş günlerinde olduğu gibi 6 Mayıs’ta da izleyicilerin ilgisi büyüktü.

‘Sinemada Sesli Çekim’ atölyesi…

Festival kapsamında günün tek dersi, Hasan Baran ve Serdar Ökten’in İletişim Bilimleri Fakültesi’nde gerçekleştirdiği “Sinemada Sesli Çekim” atölyesiydi.

Yapılan atölye sırasında sesli çekimin önemini örneklerle vurgulayan Hasan Baran, ses almanın tüm inceliklerine parmak bastı.

Bu işin gözüktüğü gibi kolay olmadığının altını çizen Baran şunları söyledi:

“Yaptığımız iş sopa tutmak değil. Ses ile ilgilenen kişi doğru ışığın, doğru açının be demek olduğunu bilmeli; kamera planından ve lensinden haberdar olmalıdır.” dedi.

“5 No’lu Cezaevi”nin yönetmeni Çayan Demirel filmi anlattı

6 Mayıs’ta Eskişehir’de, günün ilk söyleşisi “5 No’lu Cezaevi” filminin yönetmeni Çayan Demirel ile yapıldı.

İzleyicilerin yoğun katılımıyla gerçekleştirilen film gösteriminin ardından yapılan söyleşide Demirel sorulan bir soruya şöyle yanıt verdi:

“Darbecilerin son dönemde yargılanmak istenilmesi olumlu bir adaım fakat yeterli değil. Bu durumun aynı zamanda sistem eleştirisini yapabilme potansiyeline kadar varması gerekir. Gerçeklerle yüzleşip daha sağlıklı bir toplum yaratmak için bu gerekli. Bu film için cezaevinde o dönem görev yapanlara da ulaşmaya çalıştık fakat ulaştıklarımızın hiçbirisi görüşme yapmak istemedi. Üzülerek söylüyorum bizim coğrafyamızda yaptığından pişman olan bir insan kitlesi yok aksine yaptığı her ne olursa olsun yaptığıyla övünen bir insan kitlesi var. Eğer biz Diyarbakır’da yaşananları anlayamazsak; 38 olaylarını, ulus-devlet oluşumu sürecini hatta Hrant Dink cinayetini anlayamayız.”

’da “Gölgeler ve Suretler” vardı!

13. Eskişehir Uluslararası Film Festivali’nde 6 Mayıs’taki söyleşilerden ikincisi “ Gölgeler ve Suretler”in yönetmeni Derviş Zaim ile yapılan söyleşiydi.

Film gösteriminden sonra yapılan söyleşide Derviş Zaim’in yanı sıra filmin oyuncuları Osman Alkaş ve Buğra Gülsoy da yer aldı.

Derviş Zaim’in “Cenneti Beklerken” (minyatür) ve “Nokta”(hat) ile başladığı geleneksel Türk sanatları üçlemesinin son halkası olan “Gölgeler ve Suretler” ( gölge tiyatrosu) filmi söyleşinde seyircilerin salonda boş yer bırakmadığı görüldü.

Anadolu Üniversitesi 13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali Başkanı Prof. Dr. Gülseren Güçhan’ın yönettiği söyleşide Derviş Zaim filmin macerasını anlatırken şunları söyledi:

“Kıbrıs için yaptığım bir film bu. 63-64 olaylarını konu ediniyor. Türk Sineması Kıbrıs meselesine pek fazla değinmediği için bir boşluk söz konusuydu. Bu boşluğu doldurmak istedim. Eğer bir tarihsel konulara değinip onu konu edinirse güçlenir. Tabi, bu filmin tehlikesi, henüz sonuca ulaşmamış bir sorunu konu edinmesinde yatıyor. Herkesi memnun etmek mümkün değil. Zaten böyle bir çaba içerisinde olmadım fakat soğukkanlı bir yaklaşım göstermeye de özel önem gösterdim. Her iki taraftan makul insanların beni sağduyulu bir şekilde anlayacaklarını umuyorum. Yunan kökenli bir senaryo editörü ile çalıştım. Bunun nedeni ise farkında olmadan gözden kaçırdığım noktaları görmek istememden kaynaklanıyordu. Aynı zamanda bu filmde Kıbrıslı Rum oyuncular da oynuyor. Bu durum bile başlı başına birçok anlam ifade ediyor.

Gölge temasını kullanması konusunda soru yöneltilince, Zaim sözlerine şöyle devam etti:

“Dünya bizi tekdüzeleştirmeye çalışıyor. Mesaj bombardımanı altındayız. Bu durumdan nasıl çıkarız? Yapıyı ya minimalize edersiniz ya da onunla oynarsınız. Ben ikincisini tercih ettim. Geleneksel Türk sanatlarından gölge tiyatrosunu seçmemin sebebi bu. Hem aynı zamanda Rumlar da bu sanatla ilgililer. Perde; geçmiş, gelecvek ve şimdiyi eş zamanlı olarak barındırıyor. Filmdeki geçişler bu eş zamanlılığı gösteriyor.”

Filmin oyuncularından Osman Alkaş ise konuşmasında, filmde kullandığı tüfeğin babasının 63’te kullandığı tüfek olduğunu belirterek söyleşiye katılanları şaşırttı. Kıbrıs sorunu ile ilgili bir takım anılarını da anlatıp sempatik kişiliğiyle de salondakileri kendisine hayran bıraktı.

Filmin genç oyuncularından Buğra Gülsoy ise; Derviş Zaim sineması içerisinde bulunmaktan onur duyduğunu ifade eden bir konuşma yapıp seyircilerin sorularını yanıtladıktan sonra söyleşi sona erdi.

SanatLog Haber

sanatlog.com

Eskişehir’de Festival Harika İlerliyor…

Anadolu Üniversitesi 13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali 5 Mayıs’ta film gösterimleriyle birlikte, iki söyleşi ve iki dersi ile devam etti…

1 Mayıs’ta başlayan 8 Mayıs’ta sona erecek olan festival kapsamında “Adalet Oyunu” ve “Karbeyaz” filmlerinin ekipleri söyleşilerde sinemaseverlerle buluşurken, Uruguaylı sanat yönetmeni Federico Capra’nın yönetiminde “Sinemada Sanat Yönetimi” atölyesi ve /oyuncu Mehmet Esen’in verdiği “Kamera Önünde Oyunculuk” atölyesi gerçekleştirildi.

“Adalet Oyunu” ekibi filmin ardından seyircilerle buluştu…

Mahur Özmen ile Ali Özuyar’ın yönettiği ve Erol Keskin, Mustafa Uğurlu, Tolga Evren ile Serap Sağlar’ın oynadığı Adalet Oyunu, ilk kez 13. Uluslar arası Eskişehir Film Festivalinde sinemaseverler ile buluştu. Ali Özuyar, bir filminden etkilenerek avukat olduğunu anlatarak, “Avukatlık mesleği ile kendimi ifade ettiğimi düşünmüyorum. 7-8 yıl önce aldığım eğitimi ile benim serüvenim başladı” dedi. “Adalet Oyunu” filminin diğer yönetmeni Mahur Özmen ise hali hazırda bir senaryosu olduğunu fakat çekim aşamasına gelmek için Özuyar’ın kendisini teşvik ettiğini dile getiren Özmen, “Film inanılmaz zorluklarla çekildi fakat her şeye rağmen bitti. İyi şeyler büyük sıkışıklıklardan çıkıyor” şeklinde konuştu.

Ankara Devlet Tiyatrosu Sanatçısı ve filmin oyuncusu Serap Sağlar ve kızı Gerçek Sağlar da filmin ilk gösterimine gelen konuklar arasındaydı. Sağlar, filmin büyük maddi sıkıntılar içerisinde çekildiğini vurgulayarak, “Ben hiçbir beklentim olmadan filme yardım ettim ve oynadım” diyerek sözlerine son verdi.

“Karbeyaz” tam kadro ’daydı

Eskişehir’de günün ikinci söyleşisi “Karbeyaz” filminin ekibinin ’da gerçekleştirdiği söyleşiydi.

Söyleşiye, filmin ve senaristi Selim Güneş, yapımcıları Nur Güneş ve Emre Güneş, oyuncuları Gürsan Pirionurlu ve Ziver Armağan açıl katıldı.

İzleyicilerin sorularını yanıtlayan Selim Güneş, renklerin kullanımı hakkında sorulan soruya şöyle cevap verdi:

“Filmde renk seçiminde anlamlı tercihler yaptık. Örneğin filmin başında sarı bir balon vardı. Sarının anlamı ayrılıktır. Çocuk, babasının ölümünün ardından sarı balonu elinden bırakıyor. Nesnelerin renginin seçiminde, renklerin sahip olduğu anlamlara özel önem verdik.”

Sorulan başka bir soruya ise tüm samimiyetiyle cevap veren Güneş; “ Nuri Bilge Ceylan’ı kendime örnek almıyorum fakat ona benzetilmekten de rahatsızlık duymuyorum. Benim amacım Türk Sineması’nda iyi işler çıkartan iyi bir olarak anılmak” dedi.

Capra’dan “Sinemada Sanat Yönetimi” atölyesi…

Anadolu Üniversitesi 13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali’nin renkli konuklarından “Sessiz Ev” filminin sanat yönetmeni Federico Capra, İletişim Bilimleri Fakültesi 13 numaralı derslikte “Sinemada Sanat Yönetimi” adı altında bir atöyle çalışmasını yönetti.

Katılımın yoğun olduğu keyifli çalışmada Capra, örneklerini festival kapsamında da gösterilen sıradaşı film “Sessiz Ev” üzerinden verdi. Filmlerde kostüm tasarımının önemine de dikkat çeken , festivalde ve Eskişehir’de bulunmaktan çok mutlu olduğunu söyleyerek atölyesini tamamladı.

Esen: “Seyirciyi yalanınıza inandırmak için önce kendiniz inanmalısınız.”

Ünlü oyuncu Mehmet Esen, İletişim Bilimleri Fakültesi’nde “Kamera Önünde Oyunculuk” atölyesi gerçekleştirdi.

“Küçükken ağabeyimle radyodan arkası yarınları dinlerdik, benim için ilginç bir çekiciliği vardı. Sonra bir gün ailemle Münir Özkul’un oynadığı bir oyuna gittik ve oyuncu olma kararını o gün verdim.”

Mine, Katırcılar, Şalvar Davası, Eğreti Gelin gibi filmlerde rol alan, son dönemlerde Bahzat Ç dizisindeki rolüyle oldukça sevilen ve 5 Mayıs’ta İletişim Bilimleri Fakültesi’nde keyifli bir atölye çalışması yöneten tiyatro oyuncusu Mehmet Esen, mesleğine giden ilk adımlarını böyle anlatıyor. Esen atölye çalışmasına katılımcıların isteği üzerine ilk deneyimlerini anlatarak başladı; “Karar verdim ve evden Ankara’ya kaçtım. Tüm ailem beni aramaya başladı tabii. Beni bulduklarında ben bu iş için ne kadar kararlı olduğumu ve burada kalmak istediğimi onlara anlattım. Ankara günlerim böylece başladı. Sonra o zaman bana birer tanrı gibi gelen oyuncuları taklit etmeye başladım. Onları takip ettim, onlar gibi okudum, oturdum, kalktım… Akabinde Ankara Sanat Tiyatrosu’nun sınavlarına girdim ve kazandım.”

Çalışmanın ikinci bölümündeyse ünlü sanatçı deneyimlerini ve görüşlerini katılımcılarla paylaştı. 12 Eylül döneminde çektiği sıkıntı ve yaşadığı baskılardan da bahseden Esen, -oyuncu ilişkisine verdiği önemi vurguladı. “ olmak isteyen arkadaşlara bir oyuncu olarak ilk tavsiyem, derdiniz neyse oyuncunuzun onu anlamasını sağlayın. Siz bunu tam olarak yapabilirseniz oyuncu size kendini teslim edecektir. Bunu yapmazsanız o iletişimsizlik oyuncuyu sizden koparır. Bu sefer de siz, ondan istediğinizi almakta zorlanırsınız.”

“Oyuncu kim olursa olsun, ona motivasyonunu verecek, onu oynatacak kişi yönetmendir. Kötü bir işten sonra işin içinden herkes sıyrılır ama sıyrılamayacak tek kişi yönetmendir.”

“Oyuncu ise sinemanın bir yalan-kurmaca olduğunu bilmeli. Ama o yalana seyirciyi inandırmanız için, kendiniz de inanmalısınız. Oynadığınız karakteri tanımalı, onu karşınızda görmeli ardından içselleştirmelisiniz. Bu kişi sigarasını nasıl içer, elinde nasıl tutar, nasıl yürür, nasıl sevişir, nasıl uyur…?”

Esen’in keyifli sohbeti atölye çalışmasının ardından İletişim Bilimleri Fakültesi kantininde de devam etti.

SanatLog Haber

sanatlog.com