Allen Ginsberg - Amerika

1 Şubat 2024 Yazan:  
Kategori: Edebiyat, Sanat, Siir, Ustalara Saygı

Amerika sana her şeyimi verdim,şimdi bir hiçim ben.
Amerika, iki dolar yirmi yedi sent 17 Ocak 1956.
Kendi kafama bile dayanamıyorum.
Amerika, ne zaman bitireceğiz insanlarla savaşı?
Al da kıçına sok atom bombanı.
Keyfim yerinde değil, sıkma canımı.
Kafam düzelmeden yazmıyacağım şiirimi.
Amerika ne zaman melekleşeceksin?
Ne zaman soyunacaksın çırılçıplak?
Ne zaman bakacaksın kendine mezarlıktan?
Ne zaman yaraşır olacaksın milyonlarca troçkistine?
Amerika neden gözyaşı dolu kitaplıkların?
Amerika yumurtalarını Hindistan’a ne zaman yollayacaksın?
Amerika bu senin çılgın isteklerinden artık bıktım.
Ne zaman süpermarkete gidip gerekeni alabileceğim
güzel gözlerimin hatırı için?
Amerika ne de olsa bir sen varsın, bir de ben kusursuz
olan, öteki dünya değil.
Şu makinaların da sıkıyor artık beni
Bana ermiş olma isteğini sen verdin.
Bir başka yolu olmalı bu tartışmayı sona erdirmenin.
Burroughs Tanca’da şimdi, döneceğini de sanmıyorum, korkunç
bir şey bu.
Sen de korkunçlaşıyor musun, yoksa bir eşek şakası mı bu?
Konuya gelmeye çalışıyorum.
Saplantılarımdan vazgeçmeyi reddediyorum.
Amerika itip kakma öyle, ben ne yaptığımı biliyorum.
Amerika erikler çiçek döküyor.
Aylardır gazetelere bakmadım, her gün birileri yargılanıyor
insan öldürmekten.
Amerika Wobbly’leri düşündükçe duygulanıyorum.
Amerika küçükken komünisttim ben, pişman da değilim.
Şimdi her fırsatta marihuana içiyorum.
Günlerce evde oturup kenefteki gülleri seyrediyorum.
Ne zaman Çin Mahallesine gitsem sarhoş olup kimseyle
düzüşemiyorum.
Sen beni asıl Marx okurken görecektin.
Hiçbir şeyim olmadığını söylüyor ruh doktorum.
Rabbin Duasını okumayacağım.
Mistik hayaller görüyor, kozmik ürpermeler geçiriyorum.
Amerika sana daha söylemedim Max Amca’ya yaptıklarını
Rusya’dan geldikten sonra.

Sana sesleniyorum Amerika.
Duygusal hayatını Time Dergisinin yönetmesine
göz yumacak mısın?
Şu Time Dergisine de çok bozuluyorum.
Her hafta düzenli okuyorum.
Kapağı hep bana bakıyor köşedeki şekercinin önünden
gizlice geçerken.
Berkeley Halk Kitaplığının bodrum katında okuyorum Time’ı
Durmadan sorumluluktan söz ediyor bana. İş adamları ciddi.
Film yapımcıları ciddi. Herkes ciddi benden başka.
Birden anlıyorum ki ben Amerikayım.
Gene kendi kendimle konuşmaktayım.

Asya ayaklanıyor bana karşı.
Bir Çinlinin bile şansı yok bende.
Yeniden düşünsem iyi olacak ulusal kaynaklarımı.
İki plaka marihuana, milyonlarca cinsellik organı, asatte
1400 mil hızla giden basılamıyacak bir özel edebiyat ve
yirmi beş bin akıl hastanesi ulusal kaynaklarım.
Zındanlarımı, beş yüz güneş ışığı altında saksılarda
yaşıyan milyonlarca hakkı yenmiş insanı hesaba katmı-
yorum.
Fransa’daki genelevleri kapattım, şimdi sıra Tanca’dakilerde.
Katolik olmasına katoliğim ya, gene de Cumhurbaşkanı olmak
bütün tutkum.

Amerika senin bu budala havanda nasıl kutsal bir övgü yazarım?
Ben de Henry Ford gibi işi bırakmıyacağım benim dörtlükler de
onun çıkardığı otomobiller kadar kişisel, hem de
daha özgün çünkü her biri değişik cinsiyetten.
Amerika sana tanesi 2500 dolara dörtlüklerimi satacağım,
verdiğin her eski dörtlüğü de 500 dolar eksiğine
alacağım.
Amerika Tom Mooney’i serbest bırak.
Amerika İspanyol Cumhuriyetçilerini kurtar
Amerika Sacco Vanzetti ölmemeli
Amerika Scottsboro çocuklarıyım ben.
Amerika ben yedi yaşındayken komünist hücre toplantılarına
götürürdü beni anam bir bilete bir avuç dolusu leblebi
satarlardı bize bir bilet beş sent konuşmalar parasızdı
herkes melek gibiydi duyguluydu işçilere karşı her şey
o kadar içtendi ki bilemezsin partinin 1935′te ne kadar
iyi bir şey olduğunu Scott Nearing sapına kadar erkek
heybetli bir ihtiyardı Bloor Ana ağlatmıştı beni bir
kez de Israel Amter’i görmüştüm orda yakından. Herhalde
herkes birer casustu.
Amerika gerçekten savaşa girmek istemiyorsun biliyorum.
Amerika o kötü Ruslar savaşı isteyen.
O Ruslar o Ruslar sonra o Çinliler. Evet o Ruslar.
Çiğ çiğ yutmak istiyor bizi Rusya. Rusya iktidar delisi.
Otomobillerimizi almak istiyor garajlarımızdan.
Şikago’yu ele geçirmek istiyor. Bir Kızıl Reader’s Digest
istiyor Rusya. Sibirya’ya götürmek istiyor otomobil
fabrikalarımızı. O koca bürokrasi işletsin istiyor
benzin istasyonlarımızı.
İyi bir şey değil bu. Of. Var Rusya öğretmek Kızılderililere
okumak. Var istemek koca koca zenciler. Yaa. Var bizi
çalıştırmak günde on altı saat. İmdat.
Amerika bu işin şakası yok.
Amerikan televizyonu seyretmekten edindim bu izlenimleri.
Amerika doğru mu bütün bunlar?
En iyisi hemen kolları sıvamak.
Doğrusu ne askere gitmek istiyorum, ne de fabrikada tornacı
olmak, hem gözlerim iyi görmüyor, hem de ruh hastasıyım
üstelik.
Amerika o biçim bir omuz da ben veriyorum şu dönen çarka.

Allen Ginsberg

Amerika

Çeviren: Cevat Çapan

Suçlu Çocuk Girdabı: Tanrı Kent {2002; Cidade de Deus} – Fernando Meirelles

28 Kasım 2024 Yazan:  
Kategori: Sanat, Sinema, Yakın Dönem & Günümüz Sineması

Koca bir girdap Tanrı Kent. 80′li yıllarda Rio’nun en tehlikeli bölgesi haline gelen Tanrı Kent aslında yoksulları kent merkezinden uzaklaştırmak için 60′larda inşasına başlanan bir mahalle; doğdukları andan itibaren çocukların birer suçluya dönmeleri gereken bir getto. Farklı bir dönüşüm neredeyse imkânsız, orada doğanlar ya uyuşturucu satıcısı, ya çete savaşçısı ya da katil olmak zorunda; çünkü itilmişler girdaba ve batmamak için batırmak kural olmuş. Bu imkânsızlığın arasından Buscape (Rocket) sıyrılmayı başarıyor. Aslında bu sıyrılma tamamen tesadüf ve genel yapısının zayıf, ruh halinin suç işlemeye eğilimli olacak kadar cesur olmamasından ve küçük yaşta motel soygunundan sorumlu olan kişilerden biri olan ağabeyine verdiği sözden kaynaklanıyor.

Rocket, fotoğrafçı olma hayalleri kurar ve bir makinesi bile yoktur ve de bunun için bir markette çalışır. Film, Rocket’in anlatımıyla gettoda yaşanan çeteler savaşını ve çocukluklarında arkadaş olan Rocket ve Ze’nin seçtiği iki ayrı yolu anlatıyor. Acımasız, akıllı ve hırslı bir çocuk olan küçük Ze ise 60’larda henüz altı yaşından itibaren işlediği cinayetlerle öldürmenin tadına varmıştır, 80’lerde tüm uyuşturucu çetesini yönetir ve çok para kazanmaktadır. Ze’nin çılgınlık derecesinde işlediği cinayetlerde onu ne yerli halkın ne de polisin durdurma gibi bir girişimi yoktur.

Soygunlar, katliam derecesinde cinayetler, kokain ve silah ticareti. Kartpostallarda gördüğümüz Rio de Janerio değil burası. Yoksulluğun iliklere işlenen anlatımı, küçücük çocukların bir gün getto patronu olabilmek ve bu uğurda suç işlemek için neredeyse kana susamışlığı 60’lardan 80’lere bir ressamın fırça darbelerinin inceliği ve gözlemciliği, bir fotoğrafçının sabrı, yalınlığı ile anlatılıyor.

Filmlerde görmeye alıştığımız çizgisel kurguları yok, hatta bazen neredeyse filmi bir belgesel izler gibi izliyoruz. Kameranın kullanımı ve flashbackler, kısa ve vurucu planları, özenli çerçeveleri, aynı sahneyi farklı açılardan farklı zamanlarda tekrarlaması yönetmenin ustalığını ortaya koyuyor. Küçücük ve aslında oyunculuk deneyimleri olmayan 200 çocuğa bakıp “Aslında oynamıyor bunlar orada yaşıyorlar.” demeniz de bence hem o küçücük çocukların ve hem de yönetmenin başarısı.

Filmin temel aldığı kitabın yazarı Paulo Lins, Tanrı Kent’te büyümüş ve Rocket gibi o da bir şekilde kendisini bataklıktan kurtarmayı başarmış. Filmin kısmen Brezilyalı fotoğrafçı Wilson Rodriguez’in yaşamına dayandığı belirtiliyor. Filmin içerdiği yoğun şiddeti eleştirenlere Fernando Meirelles’in perdeye yansıttığı gerçeklerden daha vahim olayların yaşandığını hatırlatalım:

1986–1996 yılları arasında Rio’ nun gecekondu mahallerinde yaşayan tam 6.000 çocuk öldürüldü. Yapılan soruşturmalarda sokak çocuklarının yaptığı hırsızlıklardan bıkan dükkân sahiplerinin, polisleri kiralayıp bu çocukları öldürttüğü ortaya çıktı.

……….

Cidade de Deus, 2024 yılında BAFTA’da “en iyi kurgu”; 2024 yılında da Marakeş’te “en iyi yönetmen”; Havana’da “Büyük Mercan”, “FİPRESCİ”, “en iyi erkek oyuncu” (tüm erkek oyuncular); “en iyi görüntü”, “en iyi kurgu” ödüllerine ve AFI Fest İzleyici Ödülü’ne layık görüldü.

Yazan: reyan yüksel

_____________________________________________________

KÜNYE:

Cidade de Deus / City of God (Tanrı Kent)

Yönetmen: Fernando Meirelles

Görüntü Yönetmeni: César Charlone

Senaryo: Braulio Mantovani

Müzik: Ed Cortés, Antonio Pinto

Oyuncular: Matheus Nachtergaele (Sandro Cenoura), Seu Jorge (Mane Galinha), Alexandre Rodrigues (Buscape), Leandro Firmino da Hora (L’ilze Pequeno), Philippe Haagensen (Bene), Douglas Silva (Dadinho), Jonathan Haagensen (Cabeleira).

Web sitesi: http://www.cidadededeus.com.br