Cemal Reşit Rey CRR’de Anılıyor!

, Senfoni Orkestrası’yla, ’de Anılıyor!

Ünlü bestecimiz Cemal Reşit Rey, 24 Mart Cumartesi akşamı, ’nda, Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası tarafından seslendirilecek Cemal Reşit Rey besteleri ile anılacak. Orkestrayı henüz 9 yaşındayken Cemal Reşit Rey’in öğrencisi olan ve vefatına dek kendisi ile çok yönlü çalışmalara imza atan Aydın Karlıbel yönetecek.

Anma konserinde, Cemal Reşit Rey’in “Başlayış” senfonik şiirinin (ilk seslendirilişi), Enstantaneler,  Özyurt Kantatı, Himayei Etfalin (Çocuk Esirgeme) Marşı, Denizciler Marşı, Atatürk’ün 100.Yıl Marşı ve Onuncu Yıl Marşı seslendirilecek. Soprano Ece İdil, mezzo soprano Deniz Erdoğan ve bariton Caner Akgün’ün solist olarak sahne alacağı konserde şef Gökçen Koray’ın yönetimindeki TRT Gençlik Korosu’da eserlere eşlik edecek.

77 yıl saklı kalan eser

Cemal Reşit Rey’in 1935 yılında bestelediği Başlayış senfonik şiiri, geleneklerde yeni bir üyenin bir topluluğa kabul edildiği, ve kendisine yeni bilgilerin aktarıldığı tören anlamına gelen İnisiasyon (başlayış)’dan yola çıkarak bestelenmiştir.  Cemal Reşit Rey bu eserde tasavvufi görüşün derinliğiyle görkemli ifadeleri birleştirmiştir.

Bestelenişinden 77 yıl sonra ilk kez 24 Mart akşamı Cemal Reşit Rey’de seslendirilecek olan eser, Cemal Reşit Rey’in talebeleri Prof. Yalçın Tura ve Aydın Karlıbel’in çalışmaları sayesinde seslendirilmeye hazır hale geldi.

Atatürk’ün siparişi “Özyurt Kantatı”

Atatürk’ün şair Faruk Nafiz Çamlıbel’e Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya göçünü konu alan bir piyes yazması direktifi sonucu ortaya çıkan  “Özyurt” başlığını taşıyan piyesi, Cemal Reşit Rey 1933 yılında besteledi. Eserin ilk seslendirilişi 9 Mayıs 1947 tarihinde soprano Leyla Gencer, alto Mehlike Aktok ve bariton Haşmet Sıcakkan tarafından Muhiddin Sadak yönetimindeki Şehir Korosu ve bestecinin yönetimindeki İstanbul Şehir Orkestrası tarafından yapıldı. Orkestra malzemesi yitik olan eser, Yalçın Tura’nın arşivinden yararlanılarak Aydın Karlıbel’in hazırladığı piyano şan ve restorasyon çalışmaları sonucunda yeniden 24 Mart’ta Cemal Reşit Rey’de seslendirilecek.

30.00 – 25.00 – 20.00 ve 15.00 TL olan konser biletleri CRR Konser Salonu Gişesi ve Biletix’te!

Dr. Aydın Karlıbel Hakkında:

1957′de Istanbul’da doğan sanatçı dört yaşında Şive Onat ile piyano ve solfej eğitimi almaya başladı. Dokuz yaşında Cemal Reşit Rey’in öğrencisi oldu ve ondokuz yıl boyunca kendisi ile çok yönlü çalışmalar yaptı. Kolej Saint-Michel’i  “Prix d’Excellences” ödülleri ile tamamladı. Robert Kolej’den,(1976) Boğaziçi Üniversitesi Dilbilim ve Edebiyat (1981)ve Eğitim Fakülteleri’nden(1985) mezun oldu. 1986’da The Associated Board of the Royal Schools of Music, L.R.S.M. Diplomasını aldı ve sonraki yıllarda Wiener Meisterkurse ve Siena’da Accademia Chigiana’daki  kurslara katıldı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde yirmialtı yıl boyunca yüzlerce temsilde yer aldı, besteci orkestra şefi ve konser piyanisti olarak yerli ve yabancı dünyaca ünlü sanatçılarla sahne paylaştı,yurtiçi ve yurtdışı turnelere katıldı. Eserleri Almanya’da Keturi Musikverlag tarafından basıldı, Almanya, Fransa, İngiltere, Macaristan ve Gürcistan’da yorumlandı, Kalan , Iton Records  ve TRT tarafıandan toplam12  CD’de yer alarak yayınlandı. 2024 de ITU /MIAM dan Doktor unvanını aldı.

2010’da Bayreuth ve Nürnberg’de, 2024 de piyanoya başlayışının 50.yılında Budapeşte’de konserler verdi, Sabancı Müzesi Konser salonunda ‘Franz Liszt’in Süvarileri’ ve Bogaziçi Üniversitesi Albert Long Hall ‘da ‘Osmanlı’dan Cumhuriyete’ piyano projelerini gerçekleştirdi.  Orkestra şefi olarak İstanbul Devlet Operası’nda Paisiello’nun Sevil Berberi operası’nın Türkiye prömiyerini, CRR SalonundaAydın Gün’ün daveti üzerine Britten’ın Bir opera yapalım eserini bir sezon boyunca yönetti, Utrecht senfoni orkestrasının şeflik masterclass’nda yer aldı.

Belediye Konservatuarı,(1975) 1.Nejat Eczacıbaşı (1996) TRT(1998) ve Mersin Portakal Çiçeği Kompozisyon(2011) yarışmalarındaki ödüllerinin yanısıra, Cambridge Biographical Center tarafından “2000 Outstanding Musicians of the 20th Century” ve Türk Lions Derneği tarafından “Fahrettin Kerim Gökay Hizmet Gonüllüleri” ödüllerini aldı. Hocası Cemal Reşit Rey’in piyano eserlerini kaydetti, “Çelebi” operası ile Özyurt Kantatı’nı tamamladı, Fatih Senfonisi’nin ve diğer birçok eserinin baskılarını hazırlamış, marşlarının orkestrasyonlarını yaptı. Ian Kemp’in ‘Berlioz:Les Troyens’ adlı eserini dilimize aktardı.

Başlıca eserleri Eyyubiler, Piri Reis ve Lambalı Hanımefendi operaları, Atatürk Senfonisi, Yahya Kemal Oratoryosui, iki piyano konçertosu, keman konçertosu , oda müziği, koro eserleri ve marşların yanısıra piyano için uyarlamalardan oluşur.

Karlıbel’in sanatı en geniş anlamda evrensel kültür ve sanatın etkileri kadar  türk estetiğinin kendine has renklerini araştırma çabalarını yansıtmaktadır.

2. Yılmaz Güney Kültür ve Sanat Festivali Şiir ve Öykü Dallarında Ödül Alan İsimler Belli Oldu

2. Kültür ve Festivali “Öykü Ödülleri Değerlendirme Kurulu” ve “Şiir Ödülleri Değerlendirme Kurulu” çalışmalarını tamamlayarak kesin sonuçları belirledi. Cemil Kavukçu, Nursel Duruel, Özcan Karabulut, Semih Gümüş ve Vecdi Erbay’dan oluşan Öykü Ödülleri Değerlendirme kurulumuz ile Adil Okay, Hicri İzgören, Lal Laleş, Mehmet Çetin, Sezai Sarıoğlu ve Şükrü Erbaş’tan oluşan Şiir Ödülleri Değerlendirme kurulumuzun yaptığı çalışmanın sonuçlarına göre şiir ve öykü dallarında ödül almaya hak kazanan isimler açıklandı.

“Öykü Ödülleri” şartnamemizde 3 eser sahibine eşdeğer “Yılmaz Güney Ödülü”, 3 eser sahibine ise eşdeğer “Özendirme Ödülü” verileceği ilan edilmişti fakat yapılan değerlendirme sonuçlarına göre ortaya çıkan ihtiyaç sebebi ile “Özendirme Ödülü” sayısı 4 olarak değiştirilmiştir.

ÖYKÜ ÖDÜLLERİ

YILMAZ GÜNEY ÖDÜLÜ

MURAT TAŞ / Habil ile Kabil

MURAT TÜRK / Köprüdeki Düşman

SİNAN TEPE / Gözün Üşüdüğü

ÖZENDİRME ÖDÜLÜ

ERKAN ŞEMİN / Adı Şerzan’dı

M. ALİ BARIŞ / Yeşil Zeytinler

ÖZLEM KAVUKÇU / Bir Tutam Saç

YAKUP TEKİNTANGAÇ / Geven

ŞİİR ÖDÜLLERİ

TÜRKÇE ŞİİR ÖDÜLÜ

Deniz Faruk Zeren: Med-Cezir; Zafer; Ar; Göğe Bakan

Ali Aktemur: Göç; Suda Zaman Yok; Uzak Bir Ülke; Sokakta Zaman

Arzu Karadağ: Güneşin Tutundukları

TÜRKÇE ŞİİR ÖZENDİRME ÖDÜLÜ

Hasret Güzelsöz

Mustafa Akyürek

Ahmet Demiroğlu (Kırıklar F1 Hapishanesi)

Namık Kemal Demir

Cengiz Sinan

Berdar Doğan

KÜRTÇE (KURMANCKİ) ŞİİR ÖDÜLÜ

Ercan Doğan- Hewarî

İlhamî Özer - Amin

Medya Adar Bozbay- Jînên  Jiyanê Dijwar

*Kırmancki (Zazaki) dalında katılım olmaması nedeniyle ödül belirlenememiştir.

Aydın Belediyesi 2. “Tiyatro Günleri” Başlıyor!

Aydın Belediyesi tarafından geçen yıl, ilki düzenlenen etkinlikler tam beş gün boyunca Aydın Belediyesi Şehir Tiyatrosu Şükran Güngör Sahnesi’nde seyirci ile buluşacak. ..

Etkinlikler 24 Mart Cumartesi saat 11:00 ve 14 saatleri arasında “Karınca Çocuk Tiyatrosu”nun “Küçük Kara Balığın Yolculuğu” adlı çocuk oyunu ile başlayacak. Aynı gün akşamı saat 20:00 de, Semih Çelenk’in yazdığı Faruk Güvenç’in yönettiği Ankara Ekin Tiyatrosu yapımı olan, “Memleketin Birinde” adlı, oyun seyirci ile buluşacak. Oyunun yazarı Semih Çelenk’te o gün seyircilerle beraber sahnede olacak.

25 Mart Pazar günü Aydın Belediyesi Şehir Tiyatroları yapımı olan Yılmaz Onay’ın yazdığı Serkan Fırtına’nın yönettiği “Şarkılarımız Ölmesin” adlı çocuk oyunu perde alacak. Aynı günün akşamı saat 20:OO de Milas Belediyesi Şehir Tiyatrosu yapımı olan, Haldun Taner’in yazdığı Dağlar Uygur’un yönettiği “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” adlı komedi seyirci ile buluşacak.

26 Mart Pazartesi günü saat 19:00’da Aydın Belediyesi Şehir Tiyatroları ve Kent Konseyi Kadın Meclisi işbirliği ile hazırlanan “Kadına Yönelik Şiddet” temalı ABŞT oyuncularından Özlem Çolak’ın yöneteceği drama gösterimi yapılacak. Aynı gün saat 20:00 de Yunus Emre Gümüş’ün yazdığı Metin Güler’in Yönetmenliğini yaptığı Menemen Belediye Tiyatrosu yapımı olan “Entrikalı Dolap Komedyası” adlı oyun sahnelenecek.

27 Mart Salı Dünya günü etkinliğinde ise, Aydın Belediyesi Şehir Tiyatroları “ Atölyesi” Moliere’in “Kibarlık Budalası” adlı yapıtından Serkan Fırtına’nın uyarladığı ve Fatih Bulut ile beraber yönettikleri oyun izleyicilerle buluşacak.

Etkinliklerin son günü olan 28 Mart Çarşamba günü ise, Aziz Nesin’in yazdığı, Serkan Fırtına’nın yönetmenliğini yaptığı “Hadi Öldürsene Canikom” adlı kara komedi perde alacak…

Tüm tiyatro emekçilerinin ve tiyatro severlerin  Dünya Tiyatro Günü’nü kutlayan T.C Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, “Geçen yıl Mart ayında Dünya Tiyatro Günü dolayısıyla düzenlediğimiz “Tiyatro Günleri” etkinliklerinin bu yıl 2.sini gerçekleştiriyoruz. Bu yıl da ve tiyatroyla dolu bir program sizleri bekliyor.” Dedi.

Sinema Sohbetleri 2024 Başarıyla Sona Erdi

kapsamında gerçekleştirilen Sohbetleri’2012 17-18 Mart tarihlerinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu’nda gerçekleştirildi.

1. Gün (17 Mart)

Necla Algan’ın açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik sineması özelinde günümüz sinemasına ve sinemaya dair verimli tartışmalara sahne oldu. Sohbet havasında sıcak bir ortamda gerçekleştirilen etkinliğin açılış konuşması yakın bir zaman önce yaşamını yitiren yönetmen Lütfi Ömer Akad anısına yapılan açılış konuşmasıyla başladı. Necla Algan “Gerçekçi Sinema ve Lütfi Akad” konulu bir sunum yaptı. Akad’ın toplumsal çelişkileri polisiye filmlerin dahi arka planında verebilen bir sanatçı olduğu belirtildi. Açılış konuşmasının ardından “Sinema ve Emek” başlıklı ilk oturuma geçildi. Sine-Sen adına oturuma katılan Zafer Ayden, figüranlarla beraber sinema sektöründe 50.000 kişinin çalıştığını sigortalı insan sayısının yalnızca 2500 olduğunu belirtti. Ayden, neo-liberal kapitalizmin 80 öncesi dahi işçilerin haklarını gasp ettiğinin altını çizdi. Yönetmen yardımcısı Alkım Özmen “Ben sahadan geliyorum.”diyerek sözlerine başladı. Özmen, sinema sektöründeki durumun pek parlak olmadığını belirterek rakamlar ve örneklerle durumu açıkladı. Yönlendirici Temiztaş, sinema emekçilerinin işçi sayılıp sayılmayacağını sorguladı.

15.00’da başlayan ve katılımın oldukça yoğun olduğu ikinci oturumun başlığı “Yok Sayılanların Sineması” oldu. Sistemin ötekileştirdiklerinin sinemasının konuşulduğu oturum, yönlendirici Mizgin Müjde Arslan’ın konuşması ile başladı. Arslan konuşmasına “Anadili yasaklanmış halkların edebiyatı ve sineması nasıl gelişir?” sorusunu sorarak başladı. 1990’lı yılların başında “İz” filmini çekerken yaşadığı zorluklardan bahsetti. Ustaoğlu  “Otosansür uygulamadım. Uygulasaydım, bu filmi çekemezdim.”dedi. , sanatçının çerçevelenmiş bir alana hapsedilmemesi gerektiğini, hapsedildiği anda icra edemeyeceğini, sanatının güdük olacağının altını çizdi. Önder, devletin Kürtleri ve Kürtçeyi hapsetme projesinin çöktüğünü belirtti. Devlet televizyonlarında, dizilerde, filmlerde bile artık Kürtleri görmenin mümkün olduğunu belirten Önder, o dizilerde yer alan karakterlerin hep kötü karakterler olduğunu vurguladı. Önder ayrıca, Kürt kadınının destan yazdığının vurgusunu yaptı. Kazım Öz, bugün Kürtçe film yapmanın bir cesaret sayılmayacağını bir doğallık, bir görev olduğunu belirtti. Öz, “ Zira Kürtçe film yapmak artık kolaylaştı. Kürtçe film yaptıkları için artık insanlar öldürülmüyor, yargısız infazlara uğramıyor, baskılarla karşılaşmıyor. Zamanında en zor dönemde yaşı ve mesleği müsait olup da yapmayanları eleştirmek gerekir. O en zor dönemde yapılan filmleri, bu filmleri yapanları kutlamak gerekir.”dedi. Kazım Öz, Sırrı Süreyya Önder ve Yeşim Ustaoğlu’nun katıldığı oturum, renkli tartışmalara sahne oldu.

İlk günün son oturumu olan üçüncü oturumda “Başka bir sinema mümkün mü?” sorusunun cevapları tartışıldı. Uğur Kutay’ın renkli sunumuyla; yönlendiricisi olduğu oturumda ilk sözü Hüseyin Kuzu aldı. Kuzu, sinemanın mekândan zamana döndüğünü, artık sinemaya gitmeye zaman bulamayan seyirciye göre seçim yapıldığını ve bunun doğal olduğunu belirtti. Bunun üzerine Türker Korkmaz, “İyi ama, sinemaya gitmenin ritüeli ne olacak?” sorusunu yöneltti. Kuzu, sinemanın da genel olarak sermayenin belirlediği bir alan olduğunu belirtti. Özcan Alper konuşmasında, Türkiye’de kültür endüstrisinin zararlı sonuçlarına değindi. Alper, kamusal alandan sürülmesinden sonra sanatsal alanda sancıların başladığını belirtti. Alper konuşmasının devamında, en zor koşullarda sol örgütler gazete, dergi çıkartıyor ancak aynı çabayı sanatsal çalışmalarda göstermiyorlar eleştirisini yöneltti. Meral Balık, çatıya ve kolektif çalışmaya inandığını söyledi. 15 yıldır zor koşullara karşın Kürt sineması yapmanın öğrenmenin, üretmenin olanaklarını anlattı.  Oturumda sponsor sermayenin sanatı ve sanatçıyı bağımlı hale getireceğinin altı çizildi. Sinema Sohbetleri 2024’de ilk gün ikinci güne katılım çağrısı yapılması ile sona erdi.

2. Gün (18 Mart)

Yılmaz Güney sanatına ayrılan ikinci günde ilk oturumun başlığı “Yılmaz Güney’in öyküsü” idi. Aslı Güneş’in yönlendiricisi olduğu oturum öykü-sinema ilişkisinin tartışılması ile başladı. Güneş’in son dönemlerde sinema ile öykü birbirinden ayrılıyor mu?”sorusu üzerine konuşan “Evet, sinema ve öykü birbirinden ayrılıyor ve bu iyi bir durum.” Demirkubuz, yeni bir sanat olan, 100 yıllık bir geçmişe sahip sinemanın başlarda şiir ve öyküden etkilenmesinin doğal olduğunu ama artık rüştünü ispat etmesi gerektiğini, edebiyattan bağımsız bir dal olmasının daha önemli olduğunu belirtti. Dürsaliye Şahan, Yılmaz Güney’in öykücülüğü ve öykü üzerine konuştu. Şahan, Yılmaz Güney’in ‘Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri’ adlı öyküsü nedeniyle 18 ay hapiste yattığını hatırlattı.

Verilen aranın ardından başlayan ikinci oturumda “Yılmaz Güney’in müziği” konuşuldu. Vedat Yıldırım yönlendiricisi olduğu oturuma,  Newroz’u kutlamak için yasağa rağmen sokağa çıkanları selamlayarak başladı. Yıldırım sözü ilk olarak Arif Erkin’e bıraktı. Arif Erkin, Yılmaz Güney’in filmlerine yapmaya Onat Kutlar’ın önerisiyle başladığını ve ilk olarak Umut filmine yaptığını, Yılmaz Güney’in diğer yönetmenlerden farklı olarak film müziği ile özel olarak ilgilenip fikirler sunduğunu anlattı.  Yılmaz Güney filmlerine yapan diğer isimler, Şanar Yurdatapan ve Attila Özdemiroğlu da özellikle “Arkadaş” filmine yapma süreçlerini anlattılar.  3 konuşmacı da o dönemde bir sinema filmini çekmenin zorluğunun yanı sıra çekilen filme yapmanın da hayli güç bir durum olduğunun altını çizdiler.

Sinema Sohbetleri 2024’nin son oturumunda “Yılmaz Güney’in mirası” konuşuldu. Mustafa Kara’nın yönlendiricisi olduğu oturuma Zahit Atam ve Ahmet Soner konuşmacı olarak katıldı. Ahmet Soner Yılmaz Güney’in mirasına çıkmanın birincil yolunun onun yarım bıraktığı, yapamadığı işleri tamamlamak olduğunun altını çizdi. Güney’in senaryolarından Yol’un çekilmeyen bölümlerinin çekilmesi, Boynu Bükük Öldüler romanı ile Sanık, Salpa ve Hücrem öykülerinden oluşan Selimiye Üçlüsü’nün sinemaya uyarlanması gerektiğini belirtti. Zahit Atam ise Yılmaz Güney’in dönüm noktalarından, bu dönüm noktalarına nasıl geldiğinden, nasıl Yılmaz Güney olduğundan bahsetti. Önemli bir ayrıntı olarak Yılmaz Güney’in çok fazla okuduğunun altını çizdi. Dünyanın her yerinde Yılmaz Güney’in yol filmi konuşulurken bu ülkede dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir cezanın; Yılmaz Güney’in filmlerini yok etme uygulaması yürütüldüğünden bahsetti. Yılmaz Güney’in ilkelerinden vazgeçmediğini vurguladı.

Sinema Sohbetleri 2024,  Adil Okay’ın kapanış konuşması ile sona erdi. 2 gün boyunca oturumlarda nelerin konuşulduğunu özetleyen Okay, festivalin Yılmaz Güney’in adına yakışan bir organizasyon olduğunu belirterek Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi’ne ve çalışanlarına teşekkürlerini iletti. Okay son olarak şu cümleleri kulandı: “Yolda gelirken gazeteden okuduğum üç tane haberin altını çizdim. Bunları Yılmaz Güney ile bağdaştıracağım. İlki Kürt işadamlar , onlar kendilerini böyle adlandırıyorlar. Benim adlandırmama göre Kürt feodal ağaları ve kapitalistleri, Çırağan Sarayı’nda devlet erkânı ile birlikte Newroz kutlamaya karar vermişler. İkincisi, Newroz kutlamaları yasaklanmış. Üçüncüsü ise Adana’da bir anne çocukları üşüdüğü için ödünç odun alıyor, odunlar ıslak olduğu için yanmıyormuş. Anne çocuklarına odunları kurutmaları için kurutma makinesi vermiş ve kendini asmış… Yılmaz Güney olsaydı, Çırağan Sarayı’na gitmezdi. Kürt mülksüzleri ile aynı alanda yer alırdı. Yeni bir Boynu Bükük Öldüler romanı yazardı,  yeni bir Umut filmi çekerdi” dedi. Adil Okay’ın yaptığı konuşma sonrasında oldukça duygulu anlar yaşandı.

Sivas’ta Bir Amerikan Komedisi

Türkiye’de ilk kez, Sivas Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği, klasik Amerikan bulvar komedisi olan, “GUS İLE YEMEK SAATİ” adlı oyun 22–23 Mart saat 19.30’da 24 Mart’ta ise saat 14.00 ve 19.30’da Sivas Atatürk Kültür Merkezi sahnesinde sahnelenecek.

Amerikanlı oyuncu ve oyun yazarı Jim BROCHU’nun yazdığı, Ekin Tunçay Turan’ın Türkçeye çevirdiği oyunu, Bölge Yönetmeni ve SDT Müdürü Abdullah CERAN yönetti. 

Oyun, değişen televizyon program alışkanlıyla ortaya çıkan yemek programlarını eleştirerek, bencil şöhret duygusu ile ikili insan ilişkilerinin çarpışmasını sahneye yansıtırken, aynı zamanda, şöhret duygusunun yarattığı travmanın kadını nasıl metalaştırdığını gözler önüne seriyor.

En son 7 Ocak’ta sahnelenerek 608 kişiye perde açan oyunda, Fulya ÜLVAN, Ömer ERYİĞİT, Ozan KALKAN ve Filiz UYSAL rol alıyor.