The Silence (1963, Ingmar Bergman)

Ocak 3, 2024 by  
Filed under Klasik Filmler, Manşet, Sanat, Sinema

Geçen yıl hayata gözlerini yuman İsveçli dünyaca ünlü yönetmen Ingmar Bergman, yedinci sanatın en büyük ustalarından biridir. Bergman hemen tüm filmlerinde iletişimsizlik, yalnızlık, mutsuzluk temaları çevresinde manevi bir anlam ve ruhsal boşlukların çözümü için bir çıkış arayan, hayata salt maddi değil, aynı zamanda bir moral değer de katmaya çalışan nevrotik bireylerin hikayelerini anlatmıştır.

Bergman yalnız bir büyük sinemacı değil, aynı zamanda bir büyük filozof ve entelektüeldir. Bergman’ın önemli bir filmini izledikten sonra yaşama bambaşka gözlerle baktığınızı görecek, hayatı değerlendirme ve anlandırma kalıplarınız değişecek, o güne kadar yaşadıklarınızı yeniden değerlendirecek ve hatta belki de moral açıdan bambaşka bir insan olacaksınız. Kişisel görüşüme göre sinemanın en büyük ve önemli on yönetmeninden biridir Bergman.

1963 yapımı siyah beyaz bir film olan The Silence (Tystnaden – Sessizlik), Bergman’ın oda üçlemesi olarak bilinen –Sırasıyla; Sasom i en spegel (1961, Through a Glass Darkly; Aynanın İçinden), Nattvardsgästerna (1962, Winter Light; Komünyon Ziyaretçileri / İbadet Edenler) ve The Silence (1963, Sessizlik)– filmlerinin ikinci ayağı. Filmin görüntü yönetmeni Bergman’ın hemen hemen tüm filmlerinde çalışmış olan ve birkaç yıl evvel aramızdan ayrılan Sven Nvkvist. Başrol oyuncusu ise Bergman’ın yine pek çok filminde çalıştığı –ve yine artık aramızda olmayan– dört önemli kadın oyuncudan biri olan Ingrid Thulin –Diğer üçü Liv Ullmann, Bibi Andersson ve Harriet Andersson’dur.– Sessizlik bence sinema tarihinde insanlararası iletişimsizlik üzerine çekilmiş en nitelikli ve değerli filmlerinden biri. Bergman okuduğum bir söyleşide bu filmin en kişisel filmi olduğunu ve bütünüyle kendi özel yaşantısını yansıttığını belirtmiş. Çok uzak ve az gelişmiş bir ülkede biri çok hasta iki kızkardeşin ve kardeşlerden birinin küçük oğlu çevresinde dönen bu kasvetli ve iç karartıcı öykü hem bu çok gelişmiş, endüstri toplumu düzeyine çoktan ulaşmış, refah toplumunun tüm nimetlerinden alabildiğinde yararlanmış bir Kuzey Avrupa ülkesinin –İsveç’in– insanlarının çok büyük bir sorunu olan manevi boşluk ve bireylerarası iletişimsizliğin sadece bu coğrafyaya, bu ülkeye özgü olmadığını, hemen hemen tüm toplumlara özgü olduğunu gözler önüne seriyor ve iletişimsizliğin neden ve sonuçlarınının yanlız bireysel değil, toplumsal olduğunu da gözler önüne seriyor. Bir umutsuzluk ve yanlızlık çığlığını yüzünüze tokat gibi vuruyor bu film. Ve çözümün maddi değerlerde değil, içsel dünyamızda, ruhsal alanda olduğunu söylüyor. Biraz mistik bir bakış açısıyla Tanrı’ya yönelmemiz gerektiğini işaret ediyor.

Ingmar Bergman’ın hemen her filmi gibi Sessizlik de büyük bir kasvet ve kötümserlik içeriyor. Bu kötümserlik duygusu kimi izleyiciyi çok rahatsız edebilir ama unutmayalım hem filmin finalinde –burada belirtmek istemiyorum– küçük de olsa bir umut ışığı doğuyor; hem de korkarım içinde yaşadığımız dünyada –hele de bu çağda– insanlararası iletişimsizlik filmde anlatılan tablodan pek farklı değil. Bize coğrafi olarak da hayat tarzı olarak da bu kadar uzak bir ülkede çekilmesine karşın filmin hemen herkese hitap edebilmesi, özel olarak Bergman sinemasının, genel olarak da sanatın ve sinemanın büyük bir gücü.

Not: Filmin DVD’si ülkemizde yasal olarak piyasaya henüz sürülmedi. Aralarında Ingmar Bergman’ın bazı filmlerinin de bulunduğu pek çok seçkin ve kaliteli filmi piyasaya çıkaran Saga Collection’dan bu filmin DVD’sini de çıkarmasını bekliyoruz.

Yazan: Ömer Ziya Özkam